61

2.4K 186 10
                                    

Kendini aşağı çekip, kollarını karısının beline dolayıp sıkıca sardı. Hatice kocasının geniş göğsüne sinip sessizce hıçkırarak ağlamaya başladı. Onun öleceği düşüncesi bile kahrından öldürmeye yeterdi. Daha yeni kavuşmuşken bunu kabul edemiyordu.

"Söz ver!" diye fısıldadı kahve gözlerini kocasına dikip.

"Söz ver! diye yineledi. "Bensiz ölmek yok! Ardında beni bırakmak yok!"

Dudaklarından can yakan bir hıçkırık daha koptu. Bilâl az önce sevindiyse de onun nefesini kesen hıçkırıklarıyla dediklerine pişman oldu. Karısını kollarının arasında bir bebek gibi sıkmadan ama merhametle kucakladı ve konuşmaya başladı.

"Söz veremem Hatice'm... Ömrümde hiç vermedim. Hayatın sürprizlerinden bihaber olanlar için bir oyalanma o dediğin... Ölüm burnumuzun ucuna her an konabilecekken söz veremem. Ama seni yaşadığım süre boyunca bırakmayacağıma söz verebilirim.

Söz veriyorum kadınım, sen benden gitsen de ben son nefesime kadar içime senin adının fısıldandığı nefesleri çekeceğim..."

Bilâl esefle karısını kucağına çekti. Gözyaşlarının omuzuna dökülmesine izin verdi. İri elleriyle saçlarını okşayıp sakinleşmesi için elinden geleni yaptı.

Kaç saat, kaç dakika, kaç saniye geçti bilinmez ama nefesler sakinleşti, gözyaşları yanaklarda tuzlu yollar aşarak kuruyup kaldı. Genç kadının gözleri alev alev yanıyordu. İhtimali bile böylesine perişan ederken ruhunu, gerçek olsa nasıl katlanırdı! Başı dumanlı dağlar gibi bir süre çatlamış duvardaki oyukları seyre daldı. Yanağında kocasının omuzunun sıcaklığı, yüreğinde ihtimallerin sızısı vardı. Ara sıra iç çekse de ne o konuştu, ne de kocası bir şey sordu. Aklı yavaş yavaş başına gelmeye başladığındaysa kocasının kucağından somurtarak kalktı ve odanın kapısını açarak trip atarak fısıldadı.

"Ben Efsun'u çağırıyorum, sen de gidip onun yerinde yatıyorsun ve bu konuya en kısa zamanda bir çözüm arıyoruz. 17 yaşında bir kız; babası dışında hiç bir adamın yanında geceleyemez!"

Dudakları bükülmüş, Bilâl'e "öp beni!" diye bağırırken, adam aklını karısının söylediklerine verebilmiş miydi?

Hayır!

Bugünün tüm yorgunluğunun üstüne bu duydukları Bilâl'i bitiren cümlelerdi ama karısının haberi yoktu. O şimdi tüm çocuksuluğu ile masum masum ona bakıyor, az önce ağladığı gözlerinin yanında iğreti gibi duran damlalardan belli oluyordu. Bi sümüğünün akmadığı eksikti. Haline şöyle bir baktı kadınının. Damarlarından kan yerine sanki merhamet aktı. Senelerdir bu kadını bir şerefsiz için mi bekletmişti gerçekten? Giden senelere ne kadar da yazık etmişti farketmeden! Zamanında evlenseler hem o felaketleri yaşamaz hem de boy boy bebeleri olurdu belki ama... Ama... Hakikaten çok mu geçti?

Gün boyu eve gelmenin, karısının kollarında derman bulmanın, güç bulmanın hayalini kurmuş, fakat hayalleri bir anda alabora oluvermişti. Daha önce aklına gelse kocaman odaya bir pencere açar, Efsun'a oda yapardı, böylelikle kimse de onları rahatsız edemezdi.

"Kahretsin!" diye gürlerken sesli söylediğinin farkında değildi. Ayağa kalkıp karısının yanına yürüdü.

"Biraz yalnız kalsak bari... Bir saat kadar... Seni özledim be kadın! Anla yoruldum... Ne var göğsüne sarılıp yatsam biraz... Söz yaramazlık yapmayacağım..."

Sesi az öncesine nazaran yumuşamıştı. Sonlara doğru gözlerinin içinden farklı duygular geçiyor, çapkınca bakışlarını karısının bedeninden ayıramıyordu.

Hasret (Yayında!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin