Sabrı Sükut 8. Seri ( Esaret Hayat )

Kumpas / 3

300 yorum sınırı dolunca yeni bölüm gelir. Sırada Tuğrul ve Hüma var ama ne zaman gelir bakalım... Hoş bu aralar ona da yorum yapan yokta neyse Rabbim biliyor artık... Kimisi de bildirim gelmiyor diyor bilmiyorum ondan mı...Ama okuma oranı da var...

🌷🌷🌷🌷🌷🌷🌷🌷🌷

Şifa şu anda cehennem ateşiyle yandığını sanarak çığlıklarını atıyordu.
Tunç Kılıçaslan bir ateşte yandığı için altında ki güzel kızla sökeceğini sanarak
kapalı olan gözlerini açınca " bu kız Nevin değil ki" dedi bor gidip bir gelen benliğiyle. Sonra hapın etkisiyle gülerek
" kimse kim " deyip Şifa'nın küçük ve kırmızı dudaklarına doğru yöneldi bu arada elini de bacağına atmıştı.
Şifa sona doğru geliyor olduğunu fark edince " böylece namusumu bırakamam! " Dedi feryat ederek. Tunç duysa dahi oralı olmadı.

Şifa ağlayarak " Üzülme! Bil ki yaradan umudu en çaresiz anlarda yollar. Unutma; yağmurun en şiddetlisi en kara bulutlardan çıkar...' demiş Hz Mevlana. Pes etmemeliyim en son çare ölürüm. Ölürsem de Rabbimin huzuruna mücadele vermiş olarak çıkarım " diye düşündü. Tunç dudaklarını dudaklarına değdirtecekken tükenmiş mecaliyle hızlıca başını yan tarafa çekti. Tunç sabırsız bir şekilde " rahat dur kadın!" Der demez Şifa hıçkırarak " bırakın beni Allah aşkına!" Dedi. Tunç kocaman eliyle bacağının yukarı kısmına doğru yönilince midesi bulunarak öğürmeye başladı.

Tunç Kılıçaslan artık bu kızın Nevin olmadığını iyice idrak etmişti ama istiyordu da bu kızı " bana ne oldu böyle? Ben böyle dirayetsiz bir adam değildim ki" dedi vücudunu esir almış ateşle. Şifa peş peşe öğürmeye başlayınca üzerinden kalkıp
" lavaboya git kus kadın!" Der demez Şifa hızlıca yataktan kalkıp lavaboya koştu. Tunç başını sallayarak " ben iyi değilim ya " deyip yataktan kalkıp sürahiyi eline alıp hemencecik başından aşağıya döktü. Masanın üzerinde ki buz tabağından bir buz alıp ağzına atıp
" içim ilk defa böyle yanıyor " deyip masanın üzerine ki içki ve meyve suyu, maden suyu şişelerine baktı. Eline bir maden suyu alıp açıp içmeye başladı.
" Bu bayağı iyi geldi " deyip ikinci şişeyi de içti.

" Nerede kaldı bu kız!" Deyip banyoya yönelince telefonu çaldı. Cebinden çıkarıp " Alo annem " dedi. Cevriye hanım telaşla " oğlum gecenin kaçı oldu eve de gelmedin... Seni beklerken içim geçmiş çok kötü bir rüya gördüm... Aman oğlum dikkat et. Sen gözlerimin önünde bir güvercinin boynunu kopardın... Giydiğin bembeyaz gömleğin hep kan lekesi oldu... O güvercin başı kopsa da bedeni çırpınıp duruyordu bir görsen... Ben feryat figan ' ne yaptın oğlum?! Sen böyle birisi değildin...! Benim oğlum bir masuma böyle yapmazdı...!' Diye bağırırken ilerden büyük bir ateş yandı. O ateşin içinden sana seslendiler ' sen o güvercine kıydığın için seni bekliyoruz Tunç...!' Diye. Sonra sende pişman oldun ağladın ama güvercin ölmüştü. Çok kötüydü oğlum... Sen son yaşanandan sonra iyi değilsin... Allah aşkına bir yanlış yapmaya yavrum... Kalkar kalkmaz iki rekat namaz kılıp senin için ve o rüyanın etkisinden dolayı dualar ettim, sadaka çıkardım niyeten sabah ilk iş olarak bir garibana göndermek olacak..." dedi.

Tunç Kılıçaslan yavaş yavaş yerine gelmeye başlayan şuuruyla " sen merak etme annem şimdi yat " der demez Cevriye hanım " neredeysen hemen evimize gel oğlum hemen... Sen yapmazsın ama bir hata yapıp dünyanı da ahiretini de yakma yavrum... İnsanız beşeriz şaşarız ama nefsine uyup bir hata yapma oğlum..." dedi. Tunç bulunduğu odaya bakarak " affet Allah'ım beni " dedi içinden. Derin bir nefes alarak " merak etme annem ben gelirim... Kapatıyorum şimdi..." deyip kapattı.

Gömleğinin üst düğmelerini açıp
" Allah'ım benim ne işim var böyle yerlerde? Zaten sen herşeyi kayıt altına aldın da ya bana bor kumpas kurulduysa... Ben nelere şahit oldum davalarda ve o adliye koridorlarında..." deyip banyodan çıkmayan kızla hızlıca kapıya elini attı ama açılmıyordu. Ama kapıyı küçük bir kanca tutuyordu. Omuzunu atar atmaz hemen açıldı. Şifa köşeye çökmüş ağlıyordu. Tunç kızgın bir şekilde " kalk" der demez Şifa hıçkırarak " ben istemiyorum " dedi başını dahi kaldırmadan.