Hastene/ 4

2.6K 289 354
                                    


Bölmleri düzenleyemiyorum o yüzden yazım hataları ve klavye hataları olabilir... Kusuruma bakmayın lütfen...

Bu bölümü de kıyamadığım bazı okurlarım için sınır dolması da attım.

300 yorum sınırı dolarsa yeni bölüm gelir inşallah...

🌷🌷🌷🌷🌷🌷🌷

Vicdanlı çocuklar yetiştirin, anlamıyor ve ya gaddar davranıyor sanıyorsunuzdur ' emeklerim boşa gidiyor...' diye üzülebilirsiniz. Ama herşey özüne dönmeye mahkumdur. Şeftali suyunun posası da şeftali özüdür, kayısı ve ya domates ya da başka bir şeyin özü olamaz değil mi imkansız çünkü. Bir gün aklı fikri karman çorman olmuş, beklemediği yerlerden büyük darbeler yemiş, umutları yok olup gitmiş, yaşam enerjisi yerle bir olmuş olsa dahi İslami kurallara göre ve toplumsal kurallara göre yetişen evlatlar yine de doğru olmayı seçerler.

İşte Tunç'un da durumu tamda böyleydi. Arafta kalmış rotasını kaybetmiş nereye konacağını bilemeyen bir uçak misaliydi yüreği ve duyguları. Artık güvenli bir pist bulma ümidi de yok olmuş yakıtı bitince çakılmayı bekleyen bir uçak gibi hissederek ama annesi ve hasta olan iki ablası için de çakılmak istemiyor aksine daha da şahlanıp uçmak istiyordu. Biliyordu ki Tunç yoksa onlar perişandı ama sanki kanatları bağlamış gibiydi çakılmasına çok az kalmış gibi hissederek zorluyordu artık. Evleri zaten hastaneden farksızdı yıllardır ama son olayla iyice çökmüştü ailesi. Tunç nasıl toparlayacağını bilemez olmuştu. Nereden tutsa elinde kalıyordu.

Gözlerini kapatıp açarak yutkundu. Şuuru tam yerine gelmişti artık. Yüreği sıkılmıştı bir de annesinin anlattığı rüyayı düşünüp " o iğrenç evde zorla çalıştırılan ve bence vesikası bile olmayan bir kız var... !" Dedi Tuğrul'a ve Ramiz'e bakarak " durdurun arabayı!" Der demez Ramiz ve Tuğrul şaşkın bir şekilde " hadi hemen gidelim...!" Deyip öndeki polislere haber verdiler. Ergün sinirden ölmek üzereydi " ulan Tunç yaktın beni...!" Dedi içinden.
Daha, o iğrenç evin bahçesinden yeni çıkmışlardı. Araçların geriye döndüğünü gören Tülay ve diğerleri bir korktular.

Polisler ve Tunç, Tuğrul, Ramiz adeta evi başlarına yıkacaklarmış gibi girdiler. Tunç Kılıçaslan kükreyerek " o kız nerede kadın?!" Diyerek Tülay'ın üzerine yürüdü. Tülay yutkunarak
" hangi kız Tunç bey?" Dedi.
" Şu zorla kaçırdığınız kız...!" Der demez
" zorla kaçırma yok... Yalan söylemiş o küçük kız sana... Zaten hep öyle derler ilkte... Ama daha lüks bir yaşam için ve ya para için kendileri gelirler... İspat edin kaçırdığımızı..." deyip çalıştırdığı kızlara bakıp " sizi zorla çalıştıran ve ya kaçıran oldu mi hiç?" Dedi.

Kızlar birbirlerine bakıp " öyle birşey yok... O kız da kendi geldi... Ama sanırım sizin avukat olduğunuzu ve polislere haber verdiğinizi bilince korktuğu için yalan söylemiş... Halbuki gözü çok yüksekte ve çok para kazanmak isteyen hayalleri olan bir kızdı... Öyle bir erkekten de çekinecek birisi hiç değil,  çok rahat bir kız o... Bizi yarı yolda bırakıp geçer... Sizin de kim olduğunuzu ve çok para verdiğinizi duyunca seve seve kendi kabul etmişti hatta kendi istemişti..." dediler.

Tunç zaten güvenini kaybetmiş bir adamdı " doğru olabilir bu anlatılanlar..." deyip yutkunarak tam
" gidelim komiserim " diyecekken annesinin anlattığı rüyayı düşünüp gidemedi bir türlü. " Ben bir kanun adamıyım...! Ve o kızın anlattıklarını delil sayar ve ihbar sayarım yoksa mesleğine ihanet etmiş olurum... Yine de ben o kızı gözümle görmek ve komiserimle birlikte ifadesini dinlemek istiyorum..." dedi.

Komiser Mustafa " aynen öyle ben o kızı görmeden ve ifadesini almadan buradan gidemem..." dedi. Kaymakam Tuğrul Seyhanlı " o kızı görmezsem Ankara'ya bakanlığa kadar götürürüm bu işi...!" Dedi. Ramiz imalı imalı gülerek
" nedense ben bu işten pek iyi kokular almıyorum... Sanırım yıllar yılı sivil polis olduğum için ve şimdide dedektif olduğum için..." dedi.

Sabrı Sükut 8. Seri ( Esaret Hayat )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin