İman ve Sebat / 48

2.7K 297 507
                                    

500 yorum sınırı dolarsa yeni bölüm gelir inşallah...

Hayırlı Cumalar dilerim...

Bölümleri düzenleme fırsatım olmuyor. Yazım hatası vardır mutlaka...

🪷🪷🪷🪷🪷🪷🪷

Acı öyle bir çökmüştü ki Şifa'nın tüm ruhuna benliğine. Allah rızası için bu imtihanı da kaybetmemek için acılarına karşı diline mühür vurmuştu. Günler gelip geçerken iyice yemeden içmeden kesilmişti. Bu sürede psikolojik olarakta destek aldıkları için psikiyatrist, ilaç tedavi yönteminden yararlanmalarının iyi olacağını söylemişti. Keza Şifa diline mühür vurmuştu doktor da durumun vahimiyetini anlamıştı. Ama ilaçlar Şifa'nın iyice hayattan kopmasını sağlamıştı " bana bu ilaçları verme... Ben iyiyim..." dese de kocası " böyle mi iyisin Şifa? Su bulanmadan başından önlemini alacaksın..." diyerek itiraz kabul etmemişti. Hergün düzenli olarak ilaçlarını alıp almadığını takip ediyordu.

Ama bu durum gittikçe Tunç'un canını sıkar olmuştu. Çünkü karısının gözlerine bakmayı, sesini duymayı özlemişti. Öyle ki evde oradan oraya koşuşturan haline hasret kalmıştı. Sanki koca evi dar gelir olmuştu. Bomboş olmuştu adeta hayatı, etrafında onca insan olsada. Eve her geldiğinde koşarak bir ümit odalarına çıkıyordu. Ama güzel karısını canı çekilmiş bir şekilde yatakta hiçbir hayat belirtisi vermez halde yatarken buluyordu.

Doktoruna danışınca " ilaçlar vücut alışıncaya kadar böyle yapar... Şayet olmazsa değiştiririm Tunç bey..." demişti. Ama birşeyler Tunç'un yüreğini sıkıyordu. Karısının bu halini görmeye dayanamıyordu. Ara ara denk gelirse yine karısının sürekli olarak sayıklama ve kabusları esnasında mecalsiz sesiyle serzenişlerini duyuyordu. Kaybettiği bebeğine, annesine, babasına, abisine, babaannesine olan özlemi vardı dilinde.
Bunlarda Tunç için büyük bir yıkımken asıl acı olan karısının o iğrenç evdeki korku dolu ve acı içinde ki yaşadıklarının öldürücü feryatları oluyordu. Küçük karısı o günleri bir ömür boyu unutamayacaktı bunu iyice anlamıştı. Ve bu durumda eli kolu bağlı kalıyordu " sana yemin ederim ki Şifa bunların sebebi olanlar er ya da geç çok ağır bedeller ödeyecekler...! Yemin ediyorum...! Biliyorum hiçbir zaman o anlar zihninden gitmeyecek ama en azından cezasız kalmadığı için içini rahata kavuşturacağım...!" Diyordu.

Bu sürede Şifa'ya destek için Hüma ve Hare, Asiye, Zehra, Fatma, Azra, Azize hepsi seferber olmuştu. Ama Şifa daima yarı baygın halde olduğu için ellerinden birşey gelmiyordu. Fatma bir psikolog olarakta elinden geleni yapıyordu ama şimdilik bir etkisi yok gibiydi. Ama hepsinin hem şaşırdıkları hemde hayran olduklarıysa Şifa'nın metaneti ve sabrıydı. O halinde bile dilinde duaları vardı.

Cevriye hanım gelinin haline üzülürken adeta yataklara düşmüştü.
Cemile ve Ceylan zaten Şifa'nın kendilerini affetmesini dileyerek dua dua pişmanlık ateşiyle yanıyorlarlardı. Biricik kardeşleri Tunç'ta çok kızgındı kendilerine farkındaydılar. Gerekmedikçe konuşmuyordu artık ablaları ile ve halasıyla, yengesiyle.

Ama yinede Atike ve Pembe, Güleyşa ellerinden geleni yapıyorlardı. Hepsi çok üzgünlerdi. Hele Güleyşa ve Şahin bu durumda kendi dertlerini bile bir köşeye atmışlardı. Görüyorlardı ki hayatta daha zor imtihanlar vardı. Şahin korkmuştu karısının üzerine çok giderse Şifa yengesi gibi hayattan kopmasından. Güleyşa şimdilik bu konudan biraz rahata erdiğini düşünse de kocasının yine eski haline dönmesinden de korkmuyor değildi.

Herşey üst üste geliyordu. Tunç kendi içinde verdiği zorlu mücadelesinden de kimseye bahsedemiyordu. Zaten karısının hali karşısında tüm işleri de sekteye uğramıştı az da olsa. Evdeki hesabı çarşıya uymamıştı. Adeta tehlikeye tamamen açık bir hale gelmişti. Ama önceliği karısının sağlığı olmuştu. Öyle ki daha kaybettikleri bebeğinin acısını bile tam olarak yaşayamamıştı.

Sabrı Sükut 8. Seri ( Esaret Hayat )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin