500 yorum sınırı dolarsa yeni bölüm gelir inşallah kardeşlerim.
Satır arası yorumlarınızı merak ediyorum inşallah...
🪷🪷🪷🪷🪷
Günler geçmiş, gece ve gündüz defalarca kez birbirini kovalamıştı. Hatta aylar geçmişti. İlkbahar yerini yaza bırakmıştı.Ne sevda ateşi sönmüştü, ne de hasret bitmişti Şahin ve Güleyşa için. İkisi de daha kötü olmuştu yana yana. Güleyşa zorla dayanıyordu kocasının karşısına çıkmamak için...
Şahin'de aylardır güzel yarini, diğer yarısını arıyordu.Öyle ki işi gücü bile bırakmıştı. Ne o gıda şirketinde çalışmaya başladı ne de " abi ben işime devam etmek istiyorum..." dedi. Mecnun misali Leyla'sını arayıp duruyordu. Kimselerin dediğini dahi duymuyor gibiydi. Doğru dürüst konuşmuyor, yemiyor içmiyor, evinde rahat yatağında yatmıyordu. Hatta evine doğru dürüst uğramaz olmuştu.
" Her yerde karımın anıları var..." diyordu. Gören o kocaman avukat Şahin Kılıçaslan demezdi... Berduş misaliydi. Camilerde yatıp kalkıp dua dua Rabbin'e yalvarıyordu.Tüm aile ve Tunç, Şahin'in günden güne kötüye giden vahim durumuyla endişe katılmıştı. Şifa ve Tunç, kocasının halini Güleyşa'ya atıp, hiç olmazsa yüzünü göstermesini rica ettiler... Ama Güleyşa ağlayarak " bu kadar dayandık... Alışacak Şahin... Boşanma davası bittikten sonra yeni bir hayat kurar... Ona sahip çıkın ki, biran önce kendini toplasın... Halini duyunca bende kötü oluyorum..." diyordu.
Şifa ve Tunç'un bebeklerinin cinsiyeti de belli olmuştu. Biri kız biri erkekti. Bu sürede Tunç işi gereği Miami'ye gitmişti bir haftalığına. Şifa'nın karnı şimdiden bayağı büyüktü beş aylık olmasına rağmen. Cevriye hanım ve kızları, gelinlerinin üzerine titriyorlardı. Zaten Tunç evde olduğu sürelerde saatte bir ya süt ya meyve ya kuru yemiş... tabakları elinde " Ye bakalım Şifa'm..." diye canına okuyurdu. Bazen Şifa artık patlayacağını düşünerek veryansın ederek " Tunç'um yeter artık... Sanırım karnımda iki bebek ve senin yedirdiklerin bir balon gibi patlatacak beni..." diye.
Tunç kahkaha atarak " biraz daha güzelim..." diye diye tabakları bitirtiyordu.Güleyşa, hemşirelik diplomasını alan kız kardeşi için bir ay önce Tunç'tan ricada bulundu. " Abi Gülümser'i yine sen kurtarırsın... Allah rızası için o para göz babamı ikna et ve ona bir hastanede iş bul... Yoksa hayatı biter... Senin elin kolun uzun..." diye.
Tunç, doktor Osman Kahraman'la görüşüp Gülümser'i işe yerleştirdi. Babası önce olmaz falan dese de kızının maaşının yarısını kendine vermesi teklifiyle razı geldi. Tunç tiksiniyordu bu adamdan. Ama Gülümser'i oradan kurtarmak için mecburdu. Gülümser'i kendine bir düzen kuruncaya kadar kendi evine getirmişti. Şifa'ya da dost olmuştu şu duygusal hamililelik anlarında. Güleyşa ablası ile gizlice buluşmuş hasret gidermişti. Haline çok ağlamıştı. Eniştesinin haline de ayrı üzülüyordu. Onlar için dualar ediyordu. Çünkü sevdalarının büyüklüğünü biliyordu.
Gülümser bir ayda Osman Kahraman'ın ekibinde yerini almıştı. Onun operasyonlarına girip hastalarla birebir ilgilenen hemşirelerinden biri olmuştu. Oldukça dişli ve akıllı bir hemşireydi. Kısa süre içinde başarısı ile kendini göstermişti. İş ahlakı da, kişilik olarak edebi de gerçekten taktire şayandı.
Rose'de, Miami'deki yaşamak istemiyorum diye abisinin başının etini yemişti. Tunç ve Joe, otel hisselerinin yarısını iyi bir ücretle Fransız iki iş insanına satmışlardı. O para ile bir başka yere daha yatırım yapıp, risk dağılımı yapacaklardı. Çünkü bir sepete o kadar yumurtayı koymak doğru değildi. Altı çıksa hepsi ya da çoğu kırılırdı. Bunu Tunç'un yaşadığı dehşet verici mahpus olayında da tecrübe etmişlerdi. Tunç bir sepete koysaydı varını yoğunu hali haraptı. Ama akıllı davranması durumu kurtarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sabrı Sükut 8. Seri ( Esaret Hayat )
SpiritualNOT:ÇALINTI VEYA EN UFAK BİR KOPYALAMA DURUMUMDA AVUKAT KUZENİM VE ABLAM TARAFINDAN GEREKEN TÜM YASAL İŞLEMLER YAPILACAKTIR... KURGUMUN HİÇ BİR KURUM VEYA KURULUŞLA ASLA VE ASLA EN KÜÇÜK BİR İLGİSİ YOKTUR TAMAMEN HAYALİDİR... 19 yasında ki Şifa kı...