500 yorum sınırı dolarsa yeni bölüm gelir inşallah...Satır arası yorumlarınızı merak ediyorum inşallah...
🪷🪷🪷🪷🪷🪷
İnsan insana şifa idi. İnsan insana en büyük dertti... Ama Şifa Hatun tamda ismi gibi şifa olanlardandı. Miami'de, Güleyşa üzgün olduğu için daha fazla duramayıp kocasının başının etini yemişti adeta " gidelim ne olur Tunç... Bak göz göre göre bir yuva yıkılacak... Biz Allah için bu sevaplardan mahrum kalmayalım... Rabbim bu olayı bizim karşımıza boşa çıkarmadı... Güleyşa ve Şahin abi öyle imtihan oluyor bizde bu olay karşısında ki tavrımızla imtihan oluyoruz... Şeytan şu anda o yuvanın yıkılması için elinden geleni yapıp mutlu oluyor... Hem ben onlar orada acı içinde iken burada vurdum duymaz halde duramam... Geç kalmış balayımızı yaptık işte... Üstelik biz seninle nerede olsak balayın da gibi yaşarız yeterki mutlu olmayı bilelim... İstanbul'daki evimizde çok güzel... Hem odamızda yine başbaşa değil miyiz... Hem Cevriye annem ve ablamlar da memleketimize gitmek için can atıyorlar... Yine geliriz buralara... Rose'de gelecek zaten bize..." demişti.
Tunç karısının duyarlı halleri ile mutlu oluyordu. İşlerini toparlayıp ilk uçakla İstanbul'a döndüler. Rose ve Joe sanki gerçek ailelerini kaybetmiş gibi olmuşlardı. Çünkü onların da kimseleri yoktu anne ve babalarını yıllar önce kaybetmişlerdi. Rose ağlayarak kalmıştı. Tabii Şifa'da çok ağlamıştı Rose ile birlikte.
Ülkeye döneli bir hafta olmuştu.
Gelen giden dostları eksik olmamıştı. Onlarda mutlu olmuşlardı Tunç'un kurtulmasına. Şifa, geldikleri ilk gün Güleyşa'nın durumunu görünce ve dediklerini duyunca dehşete düşmüştü. Güleyşa gidecekti. Şifa gözyaşları içinde dostuna nasihatler etti." Toplumsal ve ailesel problemler çığ gibi büyüyorken, insanlar ayıplar korkusu ile yok saymak tabiri caizse halı altına süprülen toz misalidir Güleyşa... Her an bir yerden çıkıp temizlediğini sandığın eve dağılıp oluşan yeni pisliklerin üzerine eklenip daha da pis eder... Sen ve Şahin abide bu vahim olayla karşılaştığınız ilk zamanlarda böyle yapmışsınız... Bir tedavisi olduğunu bile bilmiyor muşsunuz ki... Hatta hiçte duymamışsınız böyle bir olay... Ama sonra öğrenmişsiniz ki var bu durumda insanlar... Ama yanlış doktora giderek daha da içinden çıkılmaz bir hale gelmişsin... Aylar yıllar geçtikçe herşey daha da içinden çıkılmaz olmuş sizin için... Torun baskıları da artmış... Güleyşa'm, gitmeye karar vermişsin ama yinede bir umut bekle... Biliyorum kocan haftadır aynı... Keza kaynanan daha zalim olmuş... Bu evde yemek yiyemez olmuşsun... En kötüsü ne biliyor musun? Sen artık özgüvenini ve kendine olan saygını kaybetmiş değersiz bir fazlalık gibi görür olmuşsun... En kötüsü de bu değil mi? İnsan kendine saygısını kaybettiği anda kaybetmeye, eziyetlere maruz kalır, sanki de hepsini hak ediyormuş gibi görmeye başladığı andan itibaren yaşayan bir ölü olmaya mahkumdur... Kendine saygı duymayana, kendini sevmeyene kimseler bu önemli değeri vermez... İnsan en çok haksızlığı kendine yapar da farkına bile varamaz... Bir insan ne kimsenin hakkını gasp edecek ne de hakkını gasp etmelerine izin vermeyecek... Önce kendini böyle görmeyi bırak... Asıl güç burada canım... Biraz daha sabret yok olmazsa yine gidersin... Bak artık bende varım..." deyip ikna etmişti.
Nitekim bu bir haftada Şahin yine aynıydı. Tunç ve Şifa her gece ikisi hakkında konuşuyor çözüm sürecini düşünüyorlardı. Tunç, Şahin'i radarına takmıştı. Uygun bir vakti bekliyordu bir haftadır. Şahin çok dalgındı, yorgundu. Önüne koyduğu dava dosyasına dalıp dalıp gidiyordu. O şakacı adam gülmez olmuştu, zayıflamıştı da. Yine gece geç vakitlere kadar büroda kalıyordu. Yine aynı şekilde devam eden bir günün ardından tüm çalışanlar çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sabrı Sükut 8. Seri ( Esaret Hayat )
SpiritualNOT:ÇALINTI VEYA EN UFAK BİR KOPYALAMA DURUMUMDA AVUKAT KUZENİM VE ABLAM TARAFINDAN GEREKEN TÜM YASAL İŞLEMLER YAPILACAKTIR... KURGUMUN HİÇ BİR KURUM VEYA KURULUŞLA ASLA VE ASLA EN KÜÇÜK BİR İLGİSİ YOKTUR TAMAMEN HAYALİDİR... 19 yasında ki Şifa kı...