Boran'nın bu yanını ilk defa gördüğüm için bu nadir duruma nasıl yaklaşmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Ağlayacak bir tip değildi. Hatta teşhisi konulduğu günden beri hiç ağladığını sanmıyordum. Ama burada, tam karşımda gardını indirip kendini bana tamamen açıyordu. Bu yüzden ben de gözyaşlarıma hâkim olamadım.
"Boran." Elimi omzuna koyduğumda titrediğini hissettim. "Bana bak, Boran."
Sesli ağlamaya başlayıp yüzünü avucuma gömerek hıçkırırken onun rahatlayana kadar ağlamasına izin verdim. Yıllardır içinde tuttuğu, küçüklüğünden bugüne kadar kalbinde taşıdığı duyguları açığa çıkarıyordu. Çok zor şeyler yaşamıştı. İhmal edilmiş, hor görülmüş ve sevilmemişti. Bu yükü sırtında taşımayı hak etmiyordu. Tek istediğim ona bu yükü taşımasında yardım etmekti. Onu susturmaya çalışmak yerine kollarımı beline dolayıp başımı omzuna koyarak ona sakin gözyaşlarımla eşlik ettim.
***
Paslı duş başlığından akan soğuk su çivi gibi tenime batınca geri çekildim. Saçlarımı geriye atıp gözlerimi kapatarak yavaşça suyun altına girdikten sonra soğuk suyun bedenimi kendine getirmesinin keyfini çıkardım. Sonra banyonun kapısı açılınca Boran'nın gelip kapıyı arkasından kapattığını duydum. Kalbim birden hızlanırken ne yapacağımı şaşırdım.
Boran beni defalarca çıplak görmüştü ama kalbim henüz buna alışmadığı için hızlanıverdi. Artık sadece soğuktan değil, hemen arkamda, vücut ısısını hissedebileceğim kadar yakınımda olduğu için titriyordum. Kontrolsüzce tahrik olurken dudaklarım aralandı. Az önce yatağında sevişmiştik ama isterse bunu tekrar yapabilirdim.
Arkamı döndüğümde Boran'nın çıplak vücudu ve çarpık sırıtışını görünce yutkundum. Aceleciydi. Şu anda bir sonraki dersime hazırlanmam gerekiyordu. İlk dersimi kaçırmıştım ve şimdi duş almam gerekiyordu. İkimiz de çok terlemiştik. Ama ona bir gün birlikte duş alacağımıza dair söz vermiştim, bu yüzden buraya muhtemelen verdiğim söze istinaden gelmişti.
Onun kaslı vücudunu tepeden tırnağa süzdüm. Mükemmel bir fiziği vardı ve sanki kasları her saniye daha da belirginleşiyordu. Sular kaslı bacaklarındaki kıllara tutunuyordu. Ve onun şeyini gördüğümde nefesim kesildi. Ereksiyon hâlinde, dimdikti. Ucu kırmızı ve şişkindi.
Kaskatı kesildim. "Boran..."
Boran'nın gözleri daha da karardı. "Efendim?"
Olduğum yerde kıpırdanarak başımı salladım. "Yok bir şey."
Arkasındaki duvara asılı kare aynadan yansımamı görebiliyordum. Sanki kaynar suyun altında kalmışım gibi kıpkırmızı kesilmiştim. Annemin lafını bu kadar çiğneyebileceğim aklıma gelmezdi. Ama Boran Ozansoy her konuda benim ilkim olmayı başarıyordu. Kalbim onundu ve hep onda kalmasını istiyordum. Onunla böyle olabildiğimiz sürece kalbime ihtiyacım yoktu. Annemin bana söyledikleri ve azarları hâlâ aklımdaydı. Ama ne zaman 'yanlış' olduğunu düşündüğü bir şey yapsam bana fırça çekmesine seneler içinde alışmıştım. O yüzden şaşkın değildim. Sadece annemin her şeyi bozmasından endişeleniyordum.
Boğuk sesiyle, "İyi misin?" diye sorduğunda sesiyle mest olarak başımı salladım. Belimden kavrayıp beni kendine çektiğinde çıplak bedenlerimiz birbirine değdi. Siyah kirpiklerinin altından bana bakarken domates gibi kızardığımı tahmin edebiliyordum. Şeytanın bu denli yakışıklı olabileceği aklıma gelmemişti. Aklıma beni ormanın içindeki çocukluk evine götürdüğü gün geldi. Bana bir 'şeytan' olduğunu ve ondan kaçmam gerektiğini söylemişti. Bunu herkes söylemişti. Hiçbirine kulak asmadığım için çok mutluydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Teen FictionTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...