İngilizce dersinde profesörün bahsettiği metni okurken kalemim ağzımda ve kaşlarım çatıktı.
Derken yanımdaki sandalyeye oturup çantasını masanın üzerine koyan Boran'nın enfes kokusu burnuma geldi. Bakışımı kitabımdan ayırmadan önce gülümsedim. Yeşil mürekkepli kalemiyle tahtaya bir şeyler yazan profesöre baktıktan sonra sırıtan Boran'a döndüm.
Üzerinde okulun ilk günü derse gelirken giydiği yeşil uzun kollu tişörtü vardı. Aynı akşam yurduna çizim yapmaya gittiğimde de üzerinde olan tişört.
"Geç kaldın," diye fısıldadım gülümseyerek. "Neredeydin?"
"Cem'le uğraşıyordum. Ekonomi ödevi için yardım istedi." Boynunu çevirip çantasından kitabını çıkarırken ben de dramatik bir tavırla nefesimi tuttum.
"Boran birine yardım mı ediyor?" Kalem kutusuna bakarken gülümsediğini gördüm. "İşte böyle devam."
Sessizce güldüğünde sınıfta istediği gibi kahkaha bastığı günleri hatırladım. "Ne kaçırdım?"
"Notların üzerinden geçiyoruz."
"Hayır, öpücüğüm." Öne uzanıp dudaklarıma hızlı bir buse kondurdu. Yan tarafımızdaki kızın yüzü kızardı. Kız gözlerini kaçırınca Boran'nın koluna vurdum.
"Dersteyiz."
Profesör önüne dönüp elindeki kalemle alnını kaşıdı. Tahtaya yazdıklarının üzerinden geçmeye başlayınca Boran arkasına yaslanıp bacaklarını salladı. Göz ucuyla onu izlemeye devam ettim. Ders onsuz çok sıkıcıydı. Şimdi geldiği için tüm sersemliğimden kurtulmuştum. Notlarımı almak için kalemime uzandığım anda dizimde sıcak bir dokunuş hissettim. Bugün yine Nisan'ın benim için aldığı omzu açık tatlı bir üstle etek giymiştim. Kombinim çok güzeldi.
Kalemimi ağzıma götürürken Boran'nın elini dizime götürüp tenimi başparmağıyla nazikçe okşadığını gördüm. Ona döndüğümde Profesör'e odaklanmış, onun söylediklerine başını sallıyordu.
Yutkunarak huzursuzca kıpırdandım. Bir şey planlıyor olamazdı, değil mi?
Parmağını yukarı çıkarmaya başladığında gözlerim fal taşı gibi açılırken tekrar kıpırdandım. Gözlerimi dikmiş ona bakıyordum ama o bana bakmamak için elinden geleni yapıyordu.
Eteğimin altına giydiğim taytımın bel bandına ulaştı.
Kalemimi parmaklarımla sıkıca kavrayıp yutkunarak gözlerimi Profesör'e diksem de gözlerimi kısmak zorunda kaldığım için onu bulanık görebiliyordum.
Boran elini taytımın ve külotumun altına soktuğunda eli çıplak tenime değince boğazım düğümlendi.Bakışlarını karşıdan ayırmadan boğuk sesiyle, "Bacaklarını aç," diye fısıldadığında ona hemen itaat ettim.
Bacaklarımı araladığım anda işaret parmağını alt dudaklarıma götürdü. Islaklığımı fark edince iç çekişini duydum. Kalemimi biraz daha sıkarsam elimde kırılacaktı.
Elini çenesine götürüp ağzını kamufle ederek, "Sırılsıklamsın," diye fısıldadı.
Önce tek parmağını, sonra da ikincisini içime sokunca onun için daha da açtığım bacaklarım titredi. Parmaklarını içime sokup çıkarmaya başladığında inlememek için dudağımı ısırdım.
Neyse ki amfinin klimaları gürültülü olduğu için ufak tefek inlemelerim ve dudaklarımdan dökülen kontrolsüz iç çekişler duyulmuyordu.
Beni parmaklarıyla yavaşça becerirken sırtımdaki terleri hissedebiliyordum. İç çekip öne doğru eğilerek profesöre odaklanmaya çalışsam da birden Çince konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVRUK RUHLAR
Teen FictionTaş kalpli ve duygusuz ikinci sınıf öğrencisi Boran Ozansoy, naif birinci sınıf öğrencisi Beste Gök'le tanıştığı ilk gün onu yatağa atmayı kafasına koyar. Bundan habersiz Beste, Boran'ın büyülü cazibesine kapılarak karakterinin dışına çıkmaya başlar...