29. Ateş ve Buz

1.5K 95 4
                                    

Bölüm şarkısı;

Selena Gomez, Marshmello- Wolves 🎤

İyi okumalar 💕

~

3 saat geçmesine rağmen Eray hala ortalıklarda yoktu. Utku bir süre sonra gitmişti. Biraz saçmaladık, takıldık ve sözde 'ders çalıştık' onunla.

Herneyse, önemli olan bu değildi.

Kaç saat olnuştu ama Eray hala gelmemişti. Neredeydi bu çocuk? Bu kadar önemli olacak işi neydi acaba?

Telefonu elime alıp aradım, açmadı. 2. Kez aradım, yine açmadı. Ofladım, aman ya! Banane yani, başkalarının özeli beni ilgilendirmez. Belki de gerçekten önemli bir işi vardır, ondan gelmedi hala..

Kendi kendime kuruntu yaptığımı düşünmeyi kesip oturduğum koltuktan kalkarak televizyona ilerledim. Film izlemek en iyi tercihti, zaten sıkılıyordum, yapacak bir şey yoktu. Eray'ın anahtarı alıp almadığını bile bilmiyordum, gelirse kapıda kalmasın diye beklemeliydim mecburen. Bir film seçip açtım ve koltuğa tekrar oturdum. Daha doğrusu yayıldım. Başımı koltuğun kol kısmına koyup uzandım ve izlemeye başladıç.

Bilmem kaç saatlik film sonu hava neredeyse kararmıştı. Saate baktığımda neredeyse akşam olduğunu gördüm. Ee bu çocuk nerede hala? Endişelenmeye başlarken telefon kilidini açıp tekrar aradım ama yine açmadı. Telefonu kulağımdan çekip mesaj kutusuna girdim ve Eray'a yazmaya başladım.

'Eray neredesin? Saat kaç oldu..'

İç çekip koltuktan kalktım, acıkmıştım ve bir şeyler yemezsem mide asidim beni öldürecekti. Yemek ısıtıp tabağa koydum. Bir umut kapıya baktım, tam da şuan gelse 'ne var yemekte?' Dese?

Olmadı tabii..

Hayaller, hayatlar..

Bari acıkmamışmıydı lan? Eray bu, Eray! Aç kalsa beni bile yiyecek olan obur. Neredesin sen kaç saat, hiç mi acıkmadın?

Yemeğimi bitirip tabakları yıkadım ve tekrar koltuğa geçtim. Telefona baktım, ne aramalarıma dönmüştü ne de cevap yazmıştı mesajıma. Oflayıp gözlerimi kapattım, endişelenme Okyanus, endişelenme. Aklından kötü düşünceleri çıkar, bir sebebi vardır mutlaka..

-

Yüzüme düşen aydınlıkla gözlerimi zar zor araladım. Birkaç saniye içinde televizyonu kapatmadığım ve burada uyuya kalmış olduğumu anladım. Elimi alnıma koyup sıkıntılı bir nefes aldım, aklıma gelir gelmez hemen telefona baktım.

HALA TEK BİR ŞEY BİLE YOKTU!

Dilim damağım kurumuştu, masada duran bardağı alıp bir yudum su içtim. İçtiğim su adeta boğazımda yumru gibi kalırken aklımdan türlü türlü senaryolar geçiyordu.

Olmaz yani, ne olursa olsun beni endişelendirmeye hakkı yoktu. Ben onun ev arkadaşıydım, aynı evi paylaştığım kişi aynı zamanda bana emanetti. Başına bir şey mi geldi, ne oldu belli bile değilken burada oturamazdım böylece.

Hışımla ayağa fırlayıp telefonu alıp tekrar Eray'ı aradım tedirginlikle tırnaklarımı kemiriyorken. Bilmem kaç kere aramamın sonucu nefesimi vererek telefonu geri çektim. Mesajlara girip hızlıca yazmaya başladım.

'Eray neredesin? Hala yoksun'

'Endişeleniyorum,'

'Eğer okuyorsan görüldü bile atman yeterli'

Art arta yazdığım mesajlarıma rağmen bakmadı. Ayağımla ritim tutarken birden duyduğum takırtılı sesle duraksadım.

Kapı açılma sesi.

Gülümse YeterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin