45. El Yazısı

1.2K 69 4
                                    


İyi okumalar 💕

~

Korkudan ne yapacağımı düşündüğüm bir zaman dilimindeydim. Sessizliğin boşluğunda öylece oturuyordum ki,
"Okyanus!" Diye seslenip yanıma seri adımlarla yaklaşan Eray'ın sesini duymamla irkildim. Berk sözlerini söyledikten sonra beni öylece yıkık bir şekilde bırakıp gittiğinden beri yerde oturuyordum. Bacaklarımı kendime çekmiş, kollarımı etrafına sarmış öylece oturuyordum. Bilmem ne kadar süredir düşünüyordum ve bizimkileri tamamen unutmuşum.

Hızla yanıma gelip elini yanağıma yasladı. "İyi misin? Napıyorsun burada?" Hemen beni ayağa kaldırırken düşünmeye çalıştım. Berk'in burada olduğunu söylesem fazlasıyla endişelenecekti, zaten şu günlerdir o da benim gibi yıkık mod'a geçmişti.

"B-ben.. şey, dalmışım öyle. Farketmedim, özür dilerim.." diye geveledim mahmur bir sesle. Pek inandırıcı olmamış olsa gerek kaşları çatıldı ama üstelemedi. Başını sallayıp elimi tuttu. "Peki, eve gidiyoruz." Sesimi çıkarmadan peşinden ilerledim.

Sanki başka bir seçeneğim vardı..

-

"Off Utku, nasıl anlamıyorsun bunu!" Dedi Kaan sitem edercesine. Napsın, sabrı kalmamıştı çocuğun. Dakikalardır aynı konuyu 50 defa anlatmıştı belki de ama bir türlü anlamıyordu Utku. Bizimkilerle bizim evde toplanmış ders çalışıyorduk ve matematiği bir türlü anlayamayan Utku'yla uğraşlyorduk. Ne zaman anlamıştı gerçi merak ediyorum doğrusu..

Oflayarak elindeki kalemi kitabın üstüne koyarak, "Doğru düzgün anlatmıyorsun ki, nasıl anlayayım?" Diye isyan etti Kaan'a dönerken. Kaan ellerini iki yana açtı. "Benden bu kadar, anlamıyorsan anlama abicim!" Dediğinde derin bir nefes aldım ve bu sefer ben denemeye karar verdim. Kitabı elime alırken Utku'ya döndüm. "Bak şimdi, tek tek anlatıyorum iyi dinle. Sinüs 60.." Sözümü böldü birden. "Kosinüs tutmuş o halde."

Elimi alnıma nasıl vurduysam kafamdan 'şlap' diye ses çıkmıştı. Bunaldım Utku, bunalttın. Ders anlatıyoruz burada, adam hala espri derdinde! Hayıflanırcasına, "Matematik kursuna başlasan iyi olur, yoksa bizi de beraberinde delirteceksin.." Dediğimde yüzüme çaresizce baktı. "Kanka bu sınavdan da düşük alırsam babam yakar beni, nolursun help me, napayım basmıyor kafam bu dersi!"

Arkama yaslandım ve omuz silktim. "Kopya veririm, üzülme." Eray sakince bize döndü. "Merak etme, geçen yıl da öyle geçiştirdi zaten." Kıkırdadım. "Ben de diyorum niye sınıfta kalmadı bu." Utku cıkcıkladı. "Cık cık cık.. kanka dedim size be şerrefsizler, gülün şimdi!" Dediğinde omzuna vurdum yavaşça. "Ya mal, şaka yapıyoruz!"

"Biliyor ama rol yapıyor işte, zevzek." Dedi Eray çenesiyle Utku'yu işaret edip. "Bozmasan olmaz zaten." Deyip gözlerini kıstı Utku. Belinay mutfaktan elinde kahvelerle geldi yanımıza. "Hadi gelin içelim de kafamız açılsın, basmıyor yoksa." Dediğinde başımızı salladık ve payımıza düşen fincanları aldık.

Kahvelerimizi yudumlarken Kaan konuşmaya başladı. "Utku, bence de yakın bir zamanda iyi bir kurs bul kanka. Bu böyle olmaz." Dedi nasihat verir gibi. Utku basketbol takımına girdiğinden beri daha da batmıştı zaten, eh, yeni bir uğraşa geçince o da bizim müzik grubundan çıkmak zorunda kalmıştı.

Müzik grubunda sadece 4 kişi vardık yani artık. İki gitarist ve iki vokalist'le ne kadar grup olacağımızı düşünüp biz de ikişer çalışmaya karar verdik. Her şarkıyı sırayla çıkacaktık; Kaan ve Belinay çıkarken bir sonraki sefere Eray ve ben kalıyorduk. Diğer enstrumanları başkaları çalıyordu artık.

"Eveet, sırada Beloş'un doğum günü var,' Dedi Selen ortaya başka bir konu atarak. Başımı salladım yavaş yavaş ona ayak uydurarak. "Sonra kimindi peki?" Diye sorduğumda Eray konuştu. "Benim." Kaşlarımı çatarak ona döndüm.

"Sen de mi koç burcusun? Ben boğa sanıyordum. Hani obursun ya.." Diye mırıldanıp önüme döndüm ve kahvemden bir yudum aldım. Tek kaşını kaldırdı bana yandan yandan bakarak. "En azından geveze değilim ve ani ruh değişimlerim yok." Gözlerimi kısarak ona döndüm. "Ne diyorsun be?" Dudaklarını birbirine bastırdı. "Tamam kızım şaka yaptım, sen şaapma."

'Yav he he' dercesine başımı sallayıp kahvemi bitirdim ve Utku'ya döndüm. "Utkuşum hadi, sana tekrar anlatayım," Dediğimde Kaan şaşkınca bana baktı. "Anlatabileceğini düşünüyor musun cidden?" Omuz silktim. "Anlayana kadar anlatacağım, yapacak bir şey yok."

Utku öpücük attı ve sırıttı. "Helal be kankitoşkoma! Biriniz bile Oki kadar olamadınız!" Diye kendince bizimkilere ego yaptı. Daha konuyu anla da sonra konuşsaydın be kankisi..

"Bak şimdi, x'e şu kadar değer verirsen y bunun 3 katı oluyor.." Diye anlatmaya başladım. Başını salladı ağır ağır, durdu. "Ama kanka, y çok şerefsiz. Aldığı değerin fazlasıyla şımarıyor," Dedi bana dönüp dudak sarkıtırken. Dudağımı büzerek başımı salladım ben de. "Haklısın kanka.." Selen şaşkınlıkla bize döndü. "Bir anda ne bu efkar ya?"

Kıkırdayarak silkelendim ve başımı iki yana salladım. "Aynen, neyse. Utku şerefsizliği bir kenara bırak, Ferhat hoca şerefsize çevirecek seni yoksa. İyi dinle, aklına saçma şeyler getirme, anlayacaksın." Başını salladı ve derin bir nefes alıp gözlerini kapatıp açtı.

"Tamam hadi, zeki mod'uma girdim, anlat girsin şu kafaya."

-

1 buçuk saatin sonunda memnun bir şekilde sırıttım. Sonunda Utku'ya bir şeyler anlatabilmiştim! Zor oldu ama başardım ya, helal bana be!

Kaan ve Selen yarım saat önce gitmişlerdi. Utku, Belinay, Eray ve ben kalmıştık şimdi.

"Ya gelin, yeni bir dedikodu var şimdi.." Diyen Belinay'a merakla yaklaştım. "Ayy dedikodu, en sevdiğim," Diyerek bize katıldı Utkuşum. Eray da merak ederek yaklaştı ve dörtlü olarak dedikoduya geçtik.

Çekirdek çitlemeye devam ederken merakla Beloşu dinliyorduk ki kapı çaldı. Saat geç olmuştu yalnız, kim olabilirdi ki? Kaan'lar bir şey unutmuşlarsa geri dönemeyecek kadar çok olmuştu gideli. "Ben bakarım," Diyerek kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Kapıya yaklaşırken sebepsizce içimde bir korku oluşmuştu.

Kapı deliğinden baktım ve derin bir nefes alıp kapıyı açtım. "Okyanus Kaya?" Diye sordu postacı. "Benim," Dediğimde elindeki zarfı uzattı. "Bir de bir imzanızı alabilir miyim?" Başımı sallayıp imza attım ve zarfı alıp kapıyı kapattım. Üzerinde ismim yazıyordu, kim göndermişti ki?

'Sonra bakarım' diye zarfı ikiye katlayıp kotumun arka cebine sıkıştırdım ve üstümdeki gergin havayı değiştirip bizimkilerin yanlarına ilerledim.

"Kimdi?" Diye sordu Eray bana dönerek, omuz silktim. "Bir mektup gelmiş," Dediğimde kaşlarını çattı. Hemen devam ederek, "Babam yollamıştır bence." Dedim onu endişelendirmemek için. Bir-iki saniye gözleri gözlerimde oyalandı ama sonra usulca başını sallayıp önüne döndü.

Sebepsizce kendimi hala gergin hissediyordum. Gerçekten de.. babam yollamış olabilir miydi? İyi de babam neden mektup yollasın.. Söyleyeceğini arayıp söylerdi ya da en azından mesaj atardı.

İçimdeki hislerin kurbanı olarak daha fazla dayanamadım. "Şey, ben bir tuvalete gidip geliyorum," Deyip ayaklandım, bizimkiler 'tamam' falan derken yanlarından ayrıldım. Sebepsizce buz gibi olmuş ellerimle kapıyı açıp içeri geçtim ve kapıyı arkamdan kilitleyip yaslandım. Cebimden zarfı çıkardım ve korkarak içini açtım. 4'e katlanmış A4 kağıtta birilerinin el yazısıyla yazılmış satırları vardı.

'Sana benim olacaksın dedim,
Merak ediyorsundur ne zaman.
Çok merak etme, yakında öğrenirsin ne zaman..'

Yazıyı okuduktan sonra titremeye başlayan ellerimle öylece kalakaldım. Bu el yazısını da, yazıyı yazanın sahibini de tanıyordum..

Ne istiyordu benden diye düşünqrken bile bunun hem belirsizliği hem de netliği ürpermeme neden olmuştu. Benden beni isteyen birinden gelen bir mektup vardı elimde ve bu deli gibi korkmama neden olmuştu..

~

Bölüm sonu.

Gülümse YeterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin