95. Söz

684 29 2
                                    

Multi: Kumsi ve Canga 🍨

(Bebeklerim, yerimmm..)

İyi okumalar 🌊

~

CENK'DEN

Okul binasından kendimi dışarı attım ve bir nefes çektim içime. Kapattığım gözlerimi açtığımda karşımda Kumsal'ı beklemiyordum tabii. Şaşkınlıkla ona bakarken o ise merakla bakıyordu yüzüme. "Ee? Nasıl geçti? Çok mu kötüydü? Bence yapmışsındır," Diye tek nefese kelimeleri dizdi önüme. Dudaklarım iki yana kıvrılırken, "Beklediğimden de iyiydi." Dediğim an sanki sınavı iyi geçen ben değil de oymuş gibi neşeli sesler çıkarıp yerinde zıpladı.

"Biliyordum! Çok sevindim senin adına!" Diye şakıdı. Bir anda ne yaptığını farketmiş gibi hemen kızardı ve "Şey.. yani.." diye açıklamaya çalıştı. Yüzü mahcup bir ifadeye bürünürken, "Çok mu saçma tepkiler verdim?" Dediğinde kendimi tutamayıp güldüm. Bu halleri çok tatlı gelmişti nedense, böyle yanaklarından tutup mıncırmalık..

"Hayır hayır, aksine. Benden çok sevinmen şaşırttı biraz," Deyip göz kırptım. Gülümseyerek bakışlarını kaçırdı ve turuncumsu sarı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Aslında saçının tam olarak hangi renk olduğunu çözemiyordum. Okyanus'unki gibi saçları vardı, her renk vardı ama yine de okşanası duruyordu.

"Ee? Hala senin turist rehberin miyim?" Diye sorduğunda yürümeye başladım. O da yanımda gelirken, "Elbette," dedim kaşlarımı havalandırarak. "5 dakikaya kalmaz kaybolurum yoksa." Kıkırdadı ve başını iki yana salladı. "Yok, o kadar da olmaz. İzmir güzeldir, ayrıca hala Türkiye'de olduğunu unutuyorsun. İnsanlara sorarak da bulabilirsin yolunu," Dediğinde ne kadar da Okyanus gibi olduğunu farkettim. Onun gibiydi ama aynı zamanda değildi de. Bazı konuşmaları falan onu hatırlatıyordu ama Kumsal'ın kendine has özellikleri vardı. Gerçekten kardeş gibilerdi.

"Hadi seni Kordon'a götüreyim. Antalya'dan farklı bir şeyler gör biraz," Deyip bir yola girdi. Ben de tıpış tıpış peşinden. Napacağız artık, rehberimizi dinleyeceğiz..

KUMSAL'DAN

Cenk elindeki dondurmayı döke döke yerken güldüm ve kendi dondurmamı yemeye devam ettim. Bir anda ne çabuk eridiler, diye düşünürken aklıma havaların buharlaştıracak kadar ısınmaya başladığı geldi. "Bana gülene bak, bak yere döktün!" Deyince kaşlarımı çattım ve yere baktım. Sonra ona işaret parmağımı doğrulttum. "Beni izleyeceğine kendi üstüne bak. Dondurma adam olmuşsun!" Dedim ve kahkahalarla güldüm. Yüzü, burnu falan her heri dondurma içindeydi!

Yüzünü ekşitti. "Niye aldık biz bunları ya? Şu halimle nasıl döneceğim otele," Diye yakındığında sırıttım. Koca bebekler gibiydi. Yanaklarını sıkasım geldi hay ebesinin.. "Mendil var. Dondurmayı bitir de kuru temizleme yapalım sana." Dedim sırıtarak. Nedense bu çocuğun yanında sürekli sırıtasım ve gülesim geliyordu. Bunda kesinlikle onun da katkısı vardı tabii ki. Gülmediğim zamanlarda bile ya espri yapar ya da bir şeyler anlatarak güldürüyordu.

Bir anda dondurmasının yarısını ısırdı ve soğuk oluşuna aldırmadan çiğnedi. Fal taşı gibi açılan gözlerimle şaşkınlıkla ona bakarken yüzü alaylı bir hal aldı. Başını sallayıp eliyle 'ne oldu' der gibi hareket yaptı. Gözlerimi kıstım ve ben de dondurmayı ısırdım. Isırdığım an pişman oldum tabii..

"Hay anasını! Gitti dişlerim ya!" Diye cırladığımda bu sefer de o kahkaha attı. "Özentilik yaparsan böyle olur," Dediğinde ona öldürücü bakışlar atıyordum. Dişlerimin acısı yetmiyormuş gibi dondurmam da yere düşünce küfrettim. Bu onu daha çok güldürdü. Dişlerimi gıcırdattım ve "Aman! Yemesem ölecektim sanki," Diye tıslayarak elimde kalan külahı kemirdim sinirle.

Gülümse YeterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin