101. Ay'sız Gece

650 30 8
                                    

Bölüm şarkıları;

Dolu Kadehi Ters Tut- Gitme 🎶

P!nk- What about us 🎶

İyi okumalar :')

~

ERAY'DAN

Acı çekmek. Kimine göre bu bir bedensel eylemdir. Sadece fiziksel olarak çekilir, sızısını ruhumuzda hissedermişiz. Bazen de ruhsal olarak çektiğimiz acı gerçekten fiziksel olarak dönüş yapabilirmiş bize. Kalbimiz acıyormuş gibi hissetmeye devam edersek bu, zamanla bedensel bir eyleme dönüşebilirmiş.

'Acı bir tohum gibidir' demişti Okyanus bir keresinde. Bir şeyler olur, içimize şüphe gibi düşermiş. İlk düştüğünde çok sarsarmış içimizi. Sonra yine bir şeyler olur, o tohumu sularmış. O tohumu büyütürmüş. Ve biz içimize attıkça, acı çekmeye devam ettikçe büyür, boğazımıza kadar sarmaşık gibi uzarmış. Bazen öyle bir şiddetle sıkar ki boğazımızı, nefes alamaz, yutkunamazmışız. Dünyayla olan bağlantımızı zayıflatır ve hatta kopmasına bile neden olurmuş.

Bir keresinde elini göğüs kafesine koyup, "Bak, buran çok yanar bazen, ağırlaşır" demişti, sonra elini kalbinin üzerine koyarak, "Buran çok acır, biri elinin içine alıp sıkıyormuş gibi sızlatır" demişti. Sonra elimi tutup gözlerimin içine bakıp gülümsemişti. "Acı bazen öyle büyük olur ki litrelerce gözyaşı döküp, içindeki derin okyanuslardan kurtulmak istersin. Bazen de gözlerin değil, kalbin ağlar. Gözlerin nemlenmez bile ama ağladığını hissedersin içinde.." Yutkunmuştu. "İşte o zaman, acı seni ele geçirip çürütmeye başlayacak kadar büyüktür.." Demişti..

Şuanda da benim acım beni ele geçirmeye başlamıştı. Nefes alamıyordum, kalbime taşlar oturuyordu sanki. Yutkunamıyordum, nefesim boğazıma diziliyordu. Kalbim atıyordu, içim yanıyordu oysa. Kalbim acıyla atıyordu. Her bir hücrem sadece onun ismini haykırıyordu.

Onu özlüyordum. Daha dakikalar önce kollarım arasında gülen kızı istiyordu kalbim. Tekrar gülüşünde erimek, gözlerine gerçek okyanusa dalarmış gibi dalmak istiyordu gözlerim. İyi olsun, tekrar gülsün ve tekrar mutlu olsun istiyordum..

Ne kadar süredir hastanedeyiz bilmiyordum. Herkes perişan haldeydi. Selen durmadan ağlıyor, Belinay nemli gözleriyle volta atıyor, Cenk ve Kaan afallamış bir halde, Utku yanımda sandalyeye çökmüştü. Oturmak anlamında değil, gerçekten çökmüştü. Hiçbirinin tam olarak nasıl hissettiğini bilmiyordum ama.

Ben mi? Ben ne haldeyim onu bile bilmiyorum. Geldiğimizden beri bir kapının önündeyim. Utku'nun yanına oturmuş, başımı ellerim arasına almış, dakikalardır düşünüyordum. İç sesimle durmadan kavgaya giriyor, içimden durmadan bağırıyordum. Oysa dışımdan çıtım çıkmıyordu. Nefes alıp verdiğimden bile bir fikrim yoktu.

Dakikalar sonra kapı açılır açılmaz yerimden fırladım. Herkes doktorun başına toplanırken, "İyi mi? İyi olacak mı?" Diye sordum tek nefese. Doktor hepimize bir bir baktı. "Siz nesi oluyorsunuz?" Dediğinde bir şey diyemedik. "Arkadaşlarıyız," Dedi Cenk hepimizin yerine. "Durumu ne?"

Doktor hayal kırıklığıyla başını iki yana salladı. "Malesef çocuklar, pek iyi değil. Arkadaşınız yüksek doz ilaç almış. Midesini yıkamak için geç kalmışız. Önceden de ilaç kullanır mı?" Dediğinde hepimiz şokla bakıyorduk adama. Ne demek yüksek doz ilaç? Boğazımı temizleyip, "Anksiyetesi var. Onun için kullanıyordu da, bu nasıl olur? Bir anda nasıl.." derken kelimelerim yarım kaldı. Son zamanlarda pek dikkat etmemiştim ama geçen gün 1 tablet alması gereken ilaçtan 2 tane almıştı. O an başka bir ilaç da olabilir diye düşünmüştüm. Bugün de masadan bir anda kaybolması..

Gülümse YeterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin