27. Düzelecek

1.3K 87 5
                                    


İyi okumalar ❤

~

"Ben çantaları alıp geliyorum," Dedi Selen, ardından ayak sesleri. "Okyanus, hadi bir yudum iç," Kaan'ın sesiyle yavaşça Eray'dan ayrıldım. Uzattığı şişeyi titreyen ellerimle tutaral bir yudum aldım.

Birkaç dakika öylece durduk, kimse bir şey demedi. Ardından Selen, Belinay ve Utku geldi. Belinay'ın sarılmasıyla ben de ona sarıldım. Derin bir nefes aldım, titrek bir nefes. Utku yanıma yaklaşıp sıktığım elimi ellerinin arasına aldı. "Okyanus? İyisin, değil?" Diye sordu çekinir gibi. Beni böyle görmemişlerdi daha önce, endişelenmelerini normal karşılıyordum.

Başımı aşağı yukarı salladım sessizce. Tuttuğu elime çevirdi bakışlarını. "Elini çok sıkıyorsun," Dedi şaşkınca, "Aç elini," Diye devam etti banagözlerini gözlerime çevirerek. Gözlerimi kapatıp başımı iki yana salladım. "Okyanus, aç elini. Hadi kardeşim, yakma canını," Dedi Utku elimi okşayarak. Gözlerimi açtığımda bir yaş süzüldü gözümden. Elime bakarak ağır ağır açtım, avucumda kırık kolyem vardı..

Utku elimdekine baktıktan sonra yüzüme baktı, bir anda sarılmasıyla kollarımı sardım beline. "Annemi aldı benden.." dedim sesimin titrememesi için kendimi zorlarken. Geri çekilip gözümden süzülen yaşı baş parmağıyla sildi. "Annen hep seninle aslında. O kolyede değil, kalbinde.. Hep oradaydı, orada olacak. Sen üzülürsen o da üzülecek," dedi güven verircesine gözlerime bakarak.

"Sen benim tanıdığım en güçlü kızsın Okyanus. Seni kısa süreliğine tanımamıza rağmen senin içini gördük biz," Dedi Belinay, yanımda diz çökerek. Selen elini omzuma koydu, "Biz senin yanındayız," Dediğinde Kaan başını salladı. "Ne olursa olsun," Dediğinde zorla da olsa gülümsedim.

"Teşekkür ederim, iyiki.. iyiki varsınız.."

ERAY'DAN

Başımı ellerimin arasına almış, dirseklerimi dizlerime yaslayıp oturuyordum. Eve geleli ne kadar olmuştu bilmiyordum,  hala çıkmamıştı odasından. Gidip sormaya da çekiniyordum, zaten her şey benim yüzümden olmuştu.. En başından bitmesi gerekiyordu.

En başından beri Azra'dan ayrılmam gerekiyordu.

Oflayıp ayağa kalktım ve odamdan çıktım. Koridorun başına gelip kapısının önünde duraksadım. İçimi tuhaf bir duygu bürümüştü sanki, korku? Heyecan?

Ne haltsa.

Kapıyı yavaşça tıklattım. Bir kez daha tıklayıp seslendim. "Okyanus?" Birkaç saniye sonra cevap verdi. "Ne?" Ses tonu hala iyi olmadığını anlatıyordu, biraz bıkkınlık vardı. Biraz da 'bir an önce defol git' der gibi..

"Açar mısın kapıyı?" Dedim başımı eğerek. Kendimi berbat hissediyordum şuan. İçim içime sığmıyordu, pişmanlıktan kafamı duvara çarpmak istiyor gibiydim. "Açık zaten," Dediğinde şaşkınlıkla başımı kaldırdım. Neden en başından açmadım ki?

Kapıyı yavaşça açıp içeri geçtim, ardımdan kapıyı kapatıp, kapıya yaslandım. Yatağının öbür tarafında yerde oturmuştu, arkası bana dönüktü. Sakin adımlarla yaklaştım, yanına geçip oturdum.

Dizlerini kendine çekmiş, kollarını bacaklarına sarmıştı. Başını hafifçe kaldırmış, sabit yüz ifadesiyle pencereye bakıyordu. "Saçma bir soru olacak ama.. iyi misin?" Diye sordum yutkunarak.

Ağır bir şekilde yüzünü bana çevirdi ve bir şey söylemedi. Gözleri anlatıyordu her şeyi zaten. Sence nasılım? Berbatım, iyi değilim. Belki de senin yüzündendir? Der gibi bakıyordu gözleri..

Belki de değil, benim yüzümdendi.

Allah seni kahretsin Azra.

Birkaç kere konuşup konuşmamak arasında kaldım. Bir şey söyleyemeyeceğimi anlayıp onun gibi ben de yüzümü pencereye çevirdim. Kararmakta olan hava yüzünden odada loş bir ortam olmuştu.

"Senin suçun değil," Dediğinde bakışlarımı pencereden alıp ona çevirdim. O da bakışlarını bana çevirdi usulca. "Kafayı bozmuş," Dedi boğuk sesiyle, Azra'dan bahsettiği belliydi. "Kendini suçlama," deyip tekrar pencereye çevirdi bakışlarını.

"Nerede?" Dedim onun gibi pencereye dönerken. Bakışını bana çevirdi tekrar. "Kolye, nerede?" Dedim ifadesiz bir sesle, yüzümü ona dönerek. Pencere ve yüzü arasında mekik dokuyordum sanki.

Başını eğip sol elini kaldırdı usulca. Elini hala sıkıyordu, hala o avcundaydı o kolye. "Düzelir mi sence?" Dedi boğuk bir ses tonuyla. "Tabii ki düzelir. Babamın tanıdığı bir kuyumcu var, böyle şeyleri tamir ediyor," Dedim güven vermeye çalışarak. Buna ihtiyacı vardı, en azından biraz bile olsa güven hissederse iyi olurdu belki.

Gözlerimin içine bakarken konuşmaya devam ettim. "İstersen, kolyeni götürürüm," Dediğimde bakışlarını benden alıp yere indirdi. Sağ elimi kaldırıp, avcumu açtım kolyeyi vermesi için. Birkaç saniye bir elime, bir yüzüme baktı. Bir de kendi eline. Kararsızdı, güvenip güvenmeyeceğini bilemiyor gibiydi.

Yavaşça kaldırıp avcumun içine koydu sıktığı elini. Yavaş yavaş elini açmasıyla tenime sıcak metalin değdiğini hissettim. Ardından elini ağır ağır çekti.

Kolyeye son kez bakıp derin bir nefes aldı, bakışlarını bana çevirmişti. Gülümsedim. Güvenmişti bana, güvenmişti. O da gülümsedi. "Düzelecek mi sence?" Diye sordu masum masum yüzüme bakarken.

Kararlı bir ses tonuyla "Düzelecek," Dedim gözlerine bakarken. "Söz mü?" Diye sorduğunda başımı 'evet' anlamında salladım. "Söz."

Söz veriyorum, her şeyi düzelteceğim..

~

Bölüm sonu :)

Gülümse YeterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin