72. Plan

907 41 3
                                    

Yazacak bir şey yok,

İyi okumalar 💕

~

"Bir çantayla yetinecek bir kız olduğunu düşünüyordum, yanılıyor muyum yoksa?" Diye sordu Utku yaslandığı kapıdan bana doğru. Düşünürcesine homurtular çıkardı. Çantamın içine şarj aletimi de tıkıştırırken ona bakmadan cevapladım. "Olmadı senin kıyafetlerini aşırırım, olmaz mı?" Diyerek kaşlarım kalkık, dudaklarım büzülmüş bir şekilde döndüm arkama. Kaşlarını kaldırdı. "Neden olmasın? Bir Belinay bir de sen, sayenizde çıplak kalacağım."

Göz devirerek güldüm ve çantanın fermuarını çektim. "Yok be, çıplak kalacağın kadar da değil," Dediğimde güldü. "Hı hı, kesin.." Gülerek başımı iki yana salladım. "Hadi, şu çantayı sen taşıyacaksın," Diyerek kollarımı göğsümde bağladım. Elinin birini göğsüne koyup başını eğdi. "Emredersiniz prenses." Burun kıvırdım ve yatağın üstüne fırlattığım telefonumu arka cebime sıkıştırdım. Doğrulurken ona küçümsercesine bir bakış atıp konuştum."Ne prensesi lan? Kraliçeyim ben bir kere."

Durum ne olursa olsun, egonuzu nirvanaya ulaştırmanız gerek ara sıra.

Ellerini iki yana açtı. "Affedin majesteleri, lütfen beni öldürmeyin!" Günler sonra kahkaha attım. "Hayır, hemen seni öldürmem gerek! Etinden kebap yapıp yiyeceğim, açım," Deyip gülmeye devam ettim. "Sevgilisi kılıklı," Diyerek gözlerini kısıp Nurella bakışı attı Utku. Omuz silktim. "Neyse, hadi gidelim." Utku bir çantamı aldı, ben diğerini. Odamdan çıkıp merdivenleri indik. "Dur, şu kapıları iyice kapatalım," Deyip arka bahçeye çıkan kapılara ilerledi. "Tamam, ben dışarıdayım," Diyerek onu beklemeden kapıdan çıktım.

Anahtarı elimde döndüre döndüre bahçede beklemeye başladım. Bakışlarımı etrafta sanki yeni geliyormuşum gibi gezdiriyordum. Aslında, bu kafa dağıtmak için denediğim bir yöntemdi. İşe yaradığı da pek söylenmezdi, 1 hafta öncesinin kokusu vardı sanki.. Etrafı tararken gözüm bir noktaya takıldı ve birkaç saniye içinde ne olduğunu idrak etmemle donakaldım. Anahtar elimden düşerken omuzlarım da beraberinde çökmüştü.

Çantayı da omzumdan düşürüp adımlarımı oraya götürdüm. Yerimde durup tam oraya odaklandım. Kırmızı.. kan.. Eray'ın kanı.. Kan.. Nefesimin kesildiğini hissederken bulanıklaşan bakışlarımı etrafta gezdirdim. Hızla arkamı döndüm ve evin içine koştum. Bir şişe su aldığım sıra Utku, "Oki?" Diye seslendi salondan. Aldırmadan dışarı koştum. Titreyen ellerimle şişeyi zorlukla açıp yere döktüm. Nefes nefese eğildim. Dizlerimi yere yaslayarak, "Çıkmıyor.. çıkmıyor.." diye mırıldanarak ellerimi asfalta sertçe sürtmeye başladım.

Ağlamaya başlamışken asfaltı temizlemeye çalışıyordum, avuç içim yanmaya başlamıştı. "Çıksana.. Çıksana!" Dedim nefes nefese. "Çıksana lan! Git!" Diyerek bağırdım. Gözyaşlarım da asfalta dökülürken, "Okyanus!" Diye seslenerek eğildi arkamdan. Omuzlarımdan kollarıma kayan eller beni durdurmak istiyordu ama ne dediğini duymuyordum. Sadece kendi ağlama ve nefes alıp verme seslerim geliyordu kulağıma.

Ellerimi tutarak kaldırırken, "Bırak, temizlemem gerek bunu, bırak!" Dedim çırpınarak. "Okyanus, kendine gel! Ellerini parçalayacaksın, lütfen sakin ol!" Diyerek beni kendisine çekti. Omuzlarım yenilgiyle çökerken hıçkırarak ağladım. Başım Utku'nun omzuna düşerken, "Sakin ol, geçecek, geçecek.." gibi şeyler söylüyordu. "Temizlemem gerek bunu.." diye mırıldandım zorlukla. Başını salladı çabucal. "Tamam, tamam söz. Ama şimdi kendine gelmen gerek. Arabada bizi bekliyorlar, hadi kardeşim.. Gidelim, söz veriyorum ben sonra gelip temizleyeceğim," Dedi Utku çaresiz bir sesle. Başımı salladım pes ederek.

Birkaç dakika öylece yerde oturduk, Utku beni sakinleştirmeye çalıştı. İyi olduğumu söylediğimde ayağa kalktık ve ben gidip elimi yüzümü yıkadım. Eşyalarımı alıp sokağa çıktık. Babam ve Utku'nun babası Hikmet amca arabada bizi bekliyorlardı. Babamın İzmir'de katılması gereken bir davası varmış, o yüzden dönmesi gerekiyormuş. Bizi bu durumda bırakmak istemediği belliydi ama Hikmet amca bir şekilde onu ikna etmeyi başarmıştı.

Gülümse YeterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin