25. Bir Son Var

1.5K 92 3
                                    


Bölüm şarkısı;

Manga- Dursun zaman 🎤

Bu arada, şarkı biraz geç başlıyor.

İyi okumalarr

~

Eray elindeki kağıtlardan başını kaldırıp bana baktı. Benden farklı bir yanı yoktu. O da şaşkındı, beklemiyordu bunu. "Ee, kabul ediyor musun?" Diyen Kaan'a döndük. Eray onun yüzüne birkaç dakika baktıktan sonra yanıtladı. "Kabul."

-

"Yoruldum ben," Dedim oflayarak. "Tamam, bu kadar yeter," Dedi başını aşağı yukarı sallayıp. Sonunda! Dün de evde çalışmıştık zaten, bir de bugün okulda çalışıyorduk ve son ders sahne bizimdi.

"Hadi, ben sınıfa kaçar," Dedim çantamı alıp çıkarken. Sınıfa girerken başımı yerden ayırmadan içeri girdiğim an birine çarptım. Başımı kaldırdığımda Azra'yı görüp göz devirdim. En son kavga ettiğimizden beri benle uğraşmıyordu. Bu son derece şaşırtıcı gelirken bir yanım kesinlikle yine bir halt yiyeceğini söylüyordu.

Ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki yanımda Eray'ın belirmesiyle tek kelime etmeden sınıftan çıktı. Anlamayacak kadar salak değildim. Eray kesinlikle ona bir şey yapmıştı, bir şey demişti. Emin değilim ama Eray her ne yapmıştıysa Azra gözüme gözükmüyordu. Yine de sabrının zorlandığı belliydi.

Zavallı Cırcır böceği, istediği kadar cırlayamıyordu ki :(

Selen'in yanına geçip oturduğumda çalıştığı testten kafasını dahi kaldırmadan, "Selam," Dedi şeker ses tonuyla. Minnoş ya, yanaklarını sıkasım geliyordu bazen. "Selam," Dedim ben de gülümseyerek.

-

Zil çalınca hoca sınıftan çıkar çıkmaz kalkıp Cenk'in yanına ilerledim. "Cenk, bugün kursa gelecek misin?" Başını kaldırıp olumlu anlamda başını salladı. Cenk, gittiğim resim kursunda, hem de bu sınıftaki sınıf arkadaşımdı ve doğruyu söylemek gerekirse iyi anlaşıyorduk.

"Evet, senin verdiğin resmi de bitirdim," Dediğinde gülümsedim. "Ben de tam onu soracaktım," dememle o da gülümsedi. "Tahmin etmiştim," Dediğinde gülüştük. Hep kolay tahmin ediyordu zaten.

"Noluyor burada?" Gülmemizi kesen Eray'a döndü bakışlarımız. "Cenaze var, ağlıyoruz. Katılsana sen de," Diye dalga geçtim. "Napıyor'a benziyoruz Eray? Gülüyoruz işte," Dedim göz devirerek. Ona neydi yani? Ne ilgilendiriyordu bu onu?

Hoplayıp yan sıranın üstüne oturdu. "Hadi ya, bana da anlatın. Beraber güleriz," Dediğinde derin bir nefes aldım. Derdi neydi bu çocuğun yine? "Bir sorun mu var Eray?" Dedi Cenk ciddi bir yüzle. Nedense Eray'la pek anlaşamıyorlardı da Cenk'le konuşmamın Eray'a ne önemi vardı?

Kıskanmış olmasın, gülüşüyordunuz ne de olsa. Daha neler!

"Var bir sorun, Okyanus'la konuşamazsın." Sesi baya sert ve soğuktu, yüz ifadesi ciddi duruyordu Eray'ın. "Nedenmiş o?" Dedi Cenk bıkkınlıkla. Eray hızla yerinden kalkıp Cenk'in yakasını kavradı. "Sanane lan! Konuşmayacaksın dediysem konuşmayacaksın!"

Hemen Eray'ın koluna yapıştım. "Eray, naptığını sanıyorsun sen? Sakin ol!" Dedim şaşkınca. İtiraf edelim, bunu beklemiyordum. Eray, Cenk'i sarsınca kolundan çekiştirmeye çalıştım. Dikkat edelim, çalıştım çünkü nasıl tutmuştuysa çekemiyordum bile.

"Eray, tamam yeter bu kadar! Komik değil, bırak çocuğu!" Dedim bağırarak. Bir anda onu bırakıp kenara çekildi, kolumdan tutup sınıftan çıkardı. "Derdin ne senin?" Dedim şüpheyle kaşlarımı çatmış bakarken. Tamam, azıcık da meraklı olabilirdim belki..

Aslında kıskandığını kendi ağzıyla itiraf etmesini istiyordum.

Oysa bir şey demeden burnundan soluyordu. İyi de neden sinirlenmişti ki bu kadar? Azra'yla uğraşırken ben de böyle oluyordum doğrusu. "Tamam ya, sakin ol. Hem müzik dersi birazdan olacaktı, değil mi?" Dedim konuyu değiştirmeye çalışarak. Bir şey demeden sessizce başını salladı. "Tamam o zaman, ben çantalarımızı alıyım, müzik odasına gidelim," Dediğimde başını onaylama amaçlı salladı.

Sınıfa girip çantalarımızı aldıktan sonra Cenk'e döndüm. "Kusura bakma, neden böyle yaptı inan bilmiyorum," Dedim mahcup bir şekilde. Oysa omuz silkerek, "Sorun değil, alışığım onun bu tavırlarına," Dedi gülümsemeye çalışarak. Aslında onun adına gerçekten üzülmüştüm.

Sınıftan çıkıp az önce burada olan Eray'ın nerede olduğuna bakmak için etrafa göz attım. Biraz ileride Azra'yla konuşuyordu. Yine. Sinirlerim anında zirveye ulaşırken seri afımlarla yanlarına ilerledim.

Azra sinirli görünüyordu, Eray'sa umursamazca başını sallıyordu etrafa bakınarak. Beni görmesiyle mimikleri donuklaştı. Yanlarında durup lmzumdaki çantasını ona uzattım, ölümcül bakışlarımı attım ve bir şey demeden hızla koridorun sonuna ilerledim.

Allah'ım, ben neden böyle kötü hissediyordum?

Herif beni kıskanıyor, sonra gelip burada Azra şırfıntısıyla konuşuyordu!

Müzik odasına girip titrek bir nefes aldım. Midemde iğrenç bir his vardı. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde ilerledim ve piyanonun karşısına oturdum. Çalmayı bilmiyordum, ben hiçbir aleti çalmayı bilmiyordum. Gitar çalmayı bilmek istediğim için Kaan'dan bana öğretmesini istemiştim ama onda da pek iyi değildim.

Açılan kapıyla omzumun üstünden arkama baktım, tahmin ettiğim gibi Eray'dı. Bir şey demeden önüme döndüm. Ona sinirliydim, ama değildim. Ben de anlamıyordum.

Bir kez daha açılan kapıyla arkama döndüm, gelen Kaan'dı. "Ee? Hazır mısınız?" Demesiyle aynı anda başımızı salladık. Eray'a benimle konuşma fırsatı gelmemişti bile.

Odadan çıkıp konfrans salonuna gittik. Salon doluydu, her zamanki gibi önde öğretmenler oturmuştu. Eray'la tek kelime dahi etmeden sahneye çıktık. Gitarı akdıktan sonra mikrofonu uzatan Eray'la ellerimiz birbirine değdi. İçim kıpır kıpır olmaya başlarken teşekkür edercesine gülümsedim. O da gülümserken şarkıya başladık.

İlk yerlerini o söyleyecekti, sonra ben. Çok geçmeden söylemeye başladı, o hayran edici sesiyle..

"Her sabah doğan güneş, bir sabah doğmaz oldu.
Elleri, ellerimden kayıp giden yıldız oldu.
Gülünce ışık saçan, o gözler yaşla doldu.
Ağlama, duymaz artık. Bi varmış, bi yok oldu. "

Yüzüme, gözlerimin içine baktı.

"Giderken bıraktığı tüm renkler siyah oldu.
Üzülme, anla artık. Belki de huzur buldu."

Şimdi sıra bana gelmişti. Mikrofonu dudaklarıma yaklaştırıp, gözlerimi ondan ayırmadan söylemeye başladım.

"Dursun zaman, dursun diyorsun da oyun değil ki, yaşamak..
Sen inanmasan da, bir son var anla."

Bu kısmı beraber söyleyecektik, sanki anlaşmış gibi hala birbirimize bakıyorduk.

"Herkese inat.."

Şimdi ben söyleyecektim tekrar.

"Her sabah doğan güneş, bir sabah doğmaz oldu.
Elleri, ellerimden kayıp giden yıldız oldu.
"Gülünce ışık saçan, o gözler yaşla doldu.
Ağlama, duymaz artık. Bi varmış, bi yok oldu."

Şimdi tekrar Eray söylüyordu.

"Giderken bıraktığı tüm renkler siyah oldu.
Üzülme, anla artık. Belki de huzur buldu."

Şimdi ikimiz söyleyecektik.

"Dursun zaman, dursun diyorsun da oyun değil ki, yaşamak..
Sen inanmasan da, bir son var anla.
Herkese inat!"

Bir son vardı, herkese ve her şeye inat. Eğer bir masalın ve ya hikayenin içerisindeysek, önceden sonumuzu tahmin edebilir miydik? Bu bir peri masalıysa eğer, bizim sonumuz neydi, bilebilir miydik?

~

Bölüm sonu :)

Gülümse YeterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin