Multi alıntı.
Dizime koyduğu başı , son birkaç saat içinde hatta son birkaç hafta içinde bulamadığım huzuru tekrar bulmamı sağlasa bile , atlattığımız tehlike yüzünden hala ellerim titriyordu . Yine de yavaşça saçlarını okşamayı bırakmadım.
Gözleri kapalıydı , yüzünde acı dolu bir ifade vardı . Sanırım acısını saklayamayacak kadar canı yanıyordu . "Acını dindirmek için yapabileceğim bir şey var mı ?" diye sorduğumda , zorlanmasına rağmen hafifçe gülümsedi . "Beni öldürmeyi deneyebilirsin."
Saçlarını okşayan ellerim durdu . Bir anda bütün tüylerim ürperirken "Saçma sapan konuşma." diye tısladım. "Ölümle bu kadar haşır neşir olman hiç hoşuma gitmiyor."
Keyifsizce gülse de bir şey söylemedi . Bu kabulleniş halleri canımı çok yakıyordu ve beni endişelendiriyordu . Her daim kendisini koruyacağını bilmemek dayanılır gibi değildi . Tekrar saçlarını okşamaya devam ederken "Ne kadar kaldı ?" diye sordum Mert'e . "Onu kendi evime götürüyorum . Biraz daha var ."
"Kendi evinde onu bulurlar." dediğimde hafifçe aynadan gülümsedi . "Kimsenin bilmediği bir evimde ."
Gözlerimi devirirken , tekrar Ömer 'e döndüm. "Uyumuyorsun değil mi ?" Kafasını olumsuz anlamda kısaca iki yana salladı .
"Gözlerini açsan daha iyi olur," diye mırıldandım. "Çünkü sen böyle olunca ödüm bokuma karışıyor."
Gözlerini yavaşça açtı . "Ah Defne," diye homurdanırken kömür rengi yorgun gözlerini üzerime dikti . "Ah."
İkinci serzenişine hafifçe gülümsediğimde bir süre beni izledi . Ardından da fısıldadı . "Her şeyi konuşacağız."
Gülümsemem solarken bakışlarımı kaçırdım . "Sen iyi olduktan sonra ."
"İyiyim," Küçük bir çocuk gibi huysuzlanınca tekrar ona döndüm ve dil çıkardım . Bu, tekrar gülümsemesine sebep oldu ama sonra acıyla yüzünü buruşturdu. "Karnımı kim deştiyse siktim belasını," diye homurdandı . Söyledikleri ne kadar canımı acıtsa da ; Ömer William İplikçi her zaman aynıydı . Asla ama asla kendinden ödün vermiyordu . Bu sırıtmama sebep oldu.
Gözleri tekrar kapanır gibi olunca "Konuşalım," dedim panikle . "Konuşmayınca gözlerini kapatıyorsun." Bıkkınla içini çekerken "Baş belası," diye mırıldandı. "Tam bir baş belasısın."
"Kızıl , tatlı mı tatlı bir bela ..." diye şımarık bir sesle ona takıldığımda acısına rağmen gülümsedi ve ben de oyunumu devam ettirdim. "Şanslı adamsın İplikçi."
"Ah , öyle mi ?" Onun da oyunuma ayak uydurması gözlerimin garip bir şekilde dolmasına ve daha da çok gülmeme sebep oldu . Göz yaşlarımı ona belli etmeden kurutmaya çalışırken , "Öyle değil mi ?" diye sordum alayla .
"Bilmem..." derken kaşlarını kaldıracaktı ki alnında ve kaşında ki yara yüzünden acıyla yüzünü buruşturdu . Ona çok yakışan bu mimiğini şimdi canının acısından yapamaması garip bir şekilde benim canımı da acıttı . Genelde alay ederken , öfkelendiğinde ya da şakalaştığında kaşlarını kaldırıyordu ve ona gerçekten çok yakışıyordu . Aslında ... Ona yakışmayan bir şey var mıydı ki ?
Kömür rengi gözlerini bana dikerken , "Bir daha kendine bunu yapma. " diye fısıldadı şakalaşmamızı sonlandırarak.
Birkaç saniye ne dediğini anlamaya çalışırken , kıyafetlerimi kastettiğini düşündüm. "Ah," Biraz utanmıştım. "Şey,bu aptal herifin dikkatini çekmem gerekiyordu . Saçlarımdan tanır diye peruk taktım. Elbisemin biraz kısa olduğunu , hatta aşırı kısa olduğunu biliyorum ama başka bir şansım -"
![](https://img.wattpad.com/cover/90984512-288-k568341.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtına
Fanfiction''Oturduğum apartmandan telaşla işe yetişmek için çıkarken , rastladığım buz gibi bakan kömür gözlerin sahibinin fırtınam olacağını nereden bilebilirdim ki ? ...