Depo gibi yere giderken , havanın soğukluğundan çok beni üşüten şey Ömer'in ifadesiz yüzü ve söyledikleriydi.
Bana William İplikçi 'yle tanışmak isteyerek yangına körükle gittiğimi Ömer İplikçi olarak söylemişti . William İplikçi hali daha da kötüydü yani ... Daha ne kadar kötü olabilirdi ki ?
Peşinden küçük adımlarla ilerlerken bunları düşünmekten deponun girişine vardığımızı fark edememiştim . Ömer 'in bir anda durması ve benim onun göğsüne çarpmamla düşüncelerimden kurtuldum.
"Yavaş be !" diye söylenerek acıyan alnımı ovuşturdum. Bana küçümser bakışlar atıp kafasını iki yana salladı . "Cidden düz yolda bana çarpacak kadar salak mısın kızıl kafa ?"
Alnımda ki elimi çekip sinirle ona baktım . "Niye bir anda duruyorsun ? Kusura bakma ama ben ne zaman duracağını kestiremiyorum , geleceği görme gibi bir yeteneğim yok maalesef ."
Bıkkınlıkla nefesini bıraktı . "Ne çok konuşuyorsun sen ya ..." diye mırıldandı . "Şimdi sus ve beni takip et."
Cidden korkuyordum ve daha da kötüsü onun peşinden gitmezde yalnız kalırsam daha da korkacaktım .
Yavaş adımlarla deponun içine girdik . İçerisini aydınlatan yıldızlar olmadığından dışarısından daha da karanlıktı .
"Ömer..."
"Şşt." Sözümü kesmesiyle konuşmamı sonlandırmak zorunda kaldım .
Onun arkasından yürürken , durdum ve güzel sırtı , kendinden emin ve kibir kokan yürüyüşünü izledim . O kadar güçlü ve güzel görünüyordu ki ,hiçte hoşuma gitmeyecek bir şekilde hayran olduğumu hissettim. Ellerini cebine koymuştu . Erkeksi ve güzel bir yürüyüşü vardı . Yürüyüşü de gücünü simgelercesine kendinden emindi .
Uzun süre yerimde durup onu izlemiş olacağım ki arkasını dönmeden. "Yürü kızıl kafa ." dedi ve yine yürümeye devam etti .
Yüzümün kızardığını hissederken , küçük adımlarla onu takip etmeye devam ettim .
Etraf çok karanlıktı ve camlardan süzen ay ışığı olmasa Ömer'i bile göremezdim.Gerilim dolu bir filmden fırlayıpta buraya gelmiş gibi duran ortam , korkuma hiçte yardımcı olmuyordu .
En sonunda kapı gibi bir yerden geçtik ve içinde lamba olan bir odaya girdik . Ah , en azından bu odaya ışık koymayı akıl edebilmişlerdi . Loş ışıkta sandalyeye bağlanmış ve debelenip duran bir adam gördüm .
"Bill ! " diye bağırdı. O da yabancıydı . Demek Ömer 'in William olan kısmını gerçekten öğrenecektim.
"Hi , Alex ." dedi sakin ama içinde tonlarca tehdit barındıran bir sesle . Dudaklarında kibirli bir tebessüm vardı ama gözleri öfkesini ele veriyordu . Oldukça sinirliydi .
"I came with my friends . Don't speak English."
Ah , muhteşem bir aksanı vardı . Sesine o kadar çok yakışıyor ve oturuyordu ki böyle daha da gizemli ve ilgi çekici olduğunu kendime itiraf ettim .
"Ooo piç kurusu yanında arkadaşını da getirmiş!" diye alayla Türkçe bağırdı adının Alexander olduğunu öğrendiğim adam . Bozuk bir Tükçesi vardı .
![](https://img.wattpad.com/cover/90984512-288-k568341.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtına
Fanfiction''Oturduğum apartmandan telaşla işe yetişmek için çıkarken , rastladığım buz gibi bakan kömür gözlerin sahibinin fırtınam olacağını nereden bilebilirdim ki ? ...