15.Bölüm

6.1K 308 21
                                    

Depo gibi yere giderken , havanın soğukluğundan çok beni üşüten şey Ömer'in ifadesiz yüzü ve söyledikleriydi.

Bana William İplikçi 'yle tanışmak isteyerek yangına körükle gittiğimi Ömer İplikçi olarak söylemişti . William İplikçi hali daha da kötüydü yani ... Daha ne kadar kötü olabilirdi ki ?

Peşinden küçük adımlarla ilerlerken bunları düşünmekten deponun girişine vardığımızı fark edememiştim . Ömer 'in bir anda durması ve benim onun göğsüne çarpmamla düşüncelerimden kurtuldum.

"Yavaş be !" diye söylenerek acıyan alnımı ovuşturdum. Bana küçümser bakışlar atıp kafasını iki yana salladı . "Cidden düz yolda bana çarpacak kadar salak mısın kızıl kafa ?"

Alnımda ki elimi çekip sinirle ona baktım . "Niye bir anda duruyorsun ? Kusura bakma ama ben ne zaman duracağını kestiremiyorum , geleceği görme gibi bir yeteneğim yok maalesef ."

Bıkkınlıkla nefesini bıraktı . "Ne çok konuşuyorsun sen ya ..." diye mırıldandı . "Şimdi sus ve beni takip et."

Cidden korkuyordum ve daha da kötüsü onun peşinden gitmezde yalnız kalırsam daha da korkacaktım .

Yavaş adımlarla deponun içine girdik . İçerisini aydınlatan yıldızlar olmadığından dışarısından daha da karanlıktı .

"Ömer..."

"Şşt." Sözümü kesmesiyle konuşmamı sonlandırmak zorunda kaldım .

Onun arkasından yürürken , durdum ve güzel sırtı , kendinden emin ve kibir kokan yürüyüşünü izledim . O kadar güçlü ve güzel görünüyordu ki ,hiçte hoşuma gitmeyecek bir şekilde hayran olduğumu hissettim. Ellerini cebine koymuştu . Erkeksi ve güzel bir yürüyüşü vardı . Yürüyüşü de gücünü simgelercesine kendinden emindi .

Uzun süre yerimde durup onu izlemiş olacağım ki arkasını dönmeden. "Yürü kızıl kafa ." dedi ve  yine yürümeye devam etti .

Yüzümün kızardığını hissederken  , küçük adımlarla onu takip etmeye devam ettim .

Etraf çok karanlıktı ve camlardan süzen ay ışığı olmasa Ömer'i bile göremezdim.Gerilim dolu bir filmden fırlayıpta buraya gelmiş gibi duran ortam , korkuma hiçte yardımcı olmuyordu .

En sonunda kapı gibi bir yerden geçtik ve içinde lamba olan bir odaya girdik . Ah , en azından bu odaya ışık koymayı akıl edebilmişlerdi . Loş ışıkta sandalyeye bağlanmış ve debelenip duran bir adam gördüm .

"Bill ! " diye bağırdı. O da yabancıydı . Demek Ömer 'in William olan kısmını gerçekten öğrenecektim.

"Hi , Alex ." dedi sakin ama içinde tonlarca tehdit barındıran bir sesle . Dudaklarında kibirli bir tebessüm vardı ama gözleri öfkesini ele veriyordu . Oldukça sinirliydi .

"I came with my friends . Don't speak English."

Ah , muhteşem bir aksanı vardı . Sesine o kadar çok yakışıyor ve oturuyordu ki böyle daha da gizemli ve ilgi çekici olduğunu kendime itiraf ettim .

"Ooo piç kurusu yanında arkadaşını da getirmiş!" diye alayla Türkçe bağırdı adının Alexander olduğunu öğrendiğim adam . Bozuk bir Tükçesi vardı .

FırtınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin