95.Bölüm

1.4K 115 439
                                    

1 Ay Sonra Nisa'nın Ağzından ||

Barış bana yiyecek bir şeyler hazırlarken ben de onu izliyordum. Karnıma saplanan bir acıyla inlediğimde bana bakmıştı. Bu aralar epey sık oluyordu bu kasılmalar ve doğuma bir iki gün gibi bir zamanım vardı. Barış yanıma gelip elimi tutarken yüzünü okşayıp gülümsedim. "İyi misin?" Onu başımla onayladığımda gülümsemişti. "İyiyim sevgilim. Bir sancı girdi sadece. Ama şimdi geçti." Ellerime uzun bir öpücük kondurduğunda gülümsedim. "Emin misin?" "Evet, eminim." Dudağına uzun bir öpücük kondurduktan sonra karnımı sarıp okşamaya başladım.

"Benim oğlum yakında kollarımın arasında mı olacak?" "Benim güzel karım. Öpsem ya bir kere daha o dudaklardan ben." Barış'ın dudağına uzun bir öpücük kondurdum ve gülümsedim. "Seni seviyoruz." "Ben de sizi seviyorum." Karnıma giren yeni bir sancıyla Barış'ın elini sıkıca tuttum. Acıyla inlediğimde bana bakmıştı telaşla. "Barış..." "Nisa'm." Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalışsam da yeniden kasılmıştı. "Barış sanırım geliyor! Barış!" Barış panikle bana bakarken kurduğum cümleyle beraber üzerime bir ceket getirmişti hızlıca.

Ocağı kapatıp yanıma gelirken ona bakıp derin bir nefes aldım. "Gel birtanem. Kıyamam sana." Aslında çok panik olmuştu ama yine de oldukça sıcakkanlı ve sakin hareket ediyordu. Bu da içimdeki korkuyu hafifletmişti. Ben acıyla inlerken yavaşça yerimden kalkıp Barış'ın yardımlarıyla arabaya ilerlemeye başladım. "Derin nefesler al güzelim. Korkmak yok her şey yolunda. Binlerce kez yaptık bunu." Acıyla inlerken elini sımsıkı tutmuştum. Bu hafta bir kaç kez yanlış alarm verip bu sahneyi bir kaç kez yaşatmıştım bize.

Ben arabaya bindiğimde Barış ışık hızında hareket ediyordu. Hızlıca şoför koltuğuna oturdu ve arabayı sürmeye başladı. Ben bir yandan acıyla inlerken bir yandan da Barış'ı dinleyip onun sesiyle rahatlamaya çalışıyordum. "Sakin ol ömrüm. Az kaldı, çok az kaldı. Harikasın sen. Güçlü kızım benim. Alacakaranlığım... Az kaldı sen derin derin nefes al." "Barış..." Barış arabayı telaşla sürerken derin bir nefes almıştı. "Nisa'm..." "Şey... Sanırım yine yanlış alarm..."

Barış arabayı bir kenara çektiğinde bakışlarımı kaçırdım ondan. Utanmıştım çünkü boşuna telaşa sokmuştum onu yeniden. Bana bakıp derin bir iç çektiğinde ağlamaya başladım. "Özür dilerim bu kez çok fazla ağrı yapmı..." "Şşş olabilir meleğim özür dileme. Canın yanmıyor ama değil mi?" "Yanmıyor şimdi." Rahat bir nefes aldığında elini bana doğru uzatmıştı. Uzattığı eli tuttuğumda uzun bir öpücük kondurmuştu. "Kurban olurum. Rahat bir nefes al utanmana gerek yok. Hastaneye gidelim mi? İster misin yoksa iyi misin?"

"İyiyim. Bak geçti gitti." Bana baktığında derin bir nefes aldım. "Barış... Çok tatlısın şuan. Yaa gözlerin mi doldu senin? Seni seviyorum. Gel sarılalım." Barış'la birbirimize sarıldığımızda saçlarıma ve yanaklarıma uzun birer öpücük kondurmuştu. Ağladığını hissedince yutkundum. "Barış..." "Canın çok yanıyor ve ben sakin ol demekten başka bir şey yapamıyorum." "Sesin beni sakinleştiriyor." Barış'ın yüzünü okşarken gülümsedim. Gözyaşlarını kurulayıp yerine öpücükler bıraktım. "Hem ben mutluyum." Gözlerini kapatıp derin bir kaç nefes almıştı. 

...

"Nisa'm." Barış'ın sesiyle gözümü açtığımda etrafa bakındım. "Barış? Neredesin?" Barış'ı göremeyince yataktan kalktım yavaşça. Odaları gezinmeye başladım. Oradaydı işte oğlumuzun odasında. Karnıma bakıp güldüm. Ama Barış'ın yanına doğru ilerlediğimde kucağında bir bebek olduğunu görünce kaşlarım çatılmıştı. "Güzel kızım benim. Gel anneye bakalım. Bakalım bize ne yapıyormuş?" Bizim bir kızımız yoktu ki... Barış beni fark etmeden yanımdan geçip giderken güldüm. Bazen böyle şaşkın bir kedicik oluyordu işte.

ALACAKARANLIĞIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin