130.Bölüm

314 27 167
                                    

Barış kucağında Atlas ile geldiğinde yorgunca doğruldum. "Acıkmış mı?" "Ağlama ama artık..." Özgür'e baktığımda burukça gülümsedim. "Korkuyorum. Çok korkuyorum." "Sorun yok, olmayacak da..." Atlas'ı kucağıma aldığımda Barış gözyaşlarımı silmişti. Özgür'ün yanına uzandığında kaşlarının oraya minik masajlar yapmaya başlamıştı. Özgür de buna tatlı sesleriyle karşılık vermişti. Gözyaşlarım yeniden akarken Atlas'ımın karnını doyurmaya başlamıştım. "Sadece bir hafta... Bir hafta benimle kaldı. Ama ben ondan hep kaçtım. Şimdi ya giderse? Ya çok yalnız hissettiği için giderse?" "Nisa yapma bir tanem. Hiçbir şey olmayacak ona. Ben izin vermem ki..."

Atlas'ı kardeşinin yanına yatırdığımda yine birbirlerini yakalamış ve sıkıca tutmuşlardı. "Baksana sanki hissetmişler gibi... Gitme diyor sanki Atlas... Barış Özgür'e bir şey olacak olursa hayata devam edemem ben. Çocuklarım için bile olsa yapamam ki ben..." Barış bana sıkıca sarıldığında saçlarımı okşamıştı. "O iyi olacak. Söz veriyorum." Barış'ı onaylarken gülümsedim burukça. "Sen hep yanında oldun... Benim gibi değildin." "Şşş..." Kapı tıklandığında gözyaşlarımı sildim hızla. "Gelebilirsiniz." Çocuklar odaya geldiğinde bana baktıklarını görünce gülümsedim. "Anne seni çok özledik." Gülümsedim ve kollarımı açtım. Gelip beni sıkıca sardıklarında kokularını içime çektim ve gülümsedim.

"Biraz yoruldu annecik... Ama sizi hâlâ seviyor hem de çok seviyor." "Biz de seni seviyoruz annem." "Güzel annem." "Hıhı." Barış da saçlarımı okşayıp gülümsemişti. "Küçük anneciğim benim... Güzel bebeğim. Yeni doğum yapmış bir kuş... Dinlenmen gerek, bol bol gülümsemen gerek biliyorsun değil mi?" "Biliyorum..." "O zaman biraz da uygulasak ya..." Çocuklar beni öperken gülümsedim kocaman. "İyi ki doğurmuşum sizi ben. İyi ki..." Ben de onları öpücüklere boğarken Barış huzurla bizi izliyordu. Durup gözlerine baktığımda gülümseyip dudağıma minik bir öpücük kondurmuştu. "Sen sihirlisin. Beni nasıl hayata döndürdüğünü hatırla. Bak şimdi bana..."

Barış'ın Ağzından ||

Uzay ve Umut açtıkları müzikte dans ederken ben de ikizler ve Güneş ile oturuyordum. Nisa'nın dinlenmeye ihtiyacı olduğunu biliyordum ve evde olduğum her an ona bu fırsatı tanımaya çabalıyordum. Arada Uzay ve Umut'u izleyip onları önemsediğimi belli etmek için minik yorumlar yapıyordum. Özgür'ümün kaşlarına doktorun gösterdiği şekilde masajlar yaparak oradaki kaslarını keşfetmesine yardım ediyordum. Atlas'ım ise derin bir uykudaydı. "Baba ben de yapabilir miyim kardeşime?" Güneş merakla bana bakarken gülümsedim ve minik ellerini tutup narince bir iki dokunuş yapmasına izin verdim.

Özgür heyecanla kıkırdayınca Güneş'im de kocaman gülümsemişti. "Beni seviyor." "Hepimiz seviyoruz seni. Sen sevilmez misin ya?  Şu güzelliğe bak." Onu kucağıma alıp öpücüklere boğduğumda kıkırdamıştı. "Kardeşlerim iyi ki doğmuşlar. Onları çok seviyorum ben." "İyi ki... İyi ki her biriniz doğdunuz benim minik çocuklarım oldunuz." "Kardeşimi öpebilir miyim artık?" "Öp bakalım." Özgür'ün yanaklarına minik öpücükler bıraktığında Uzay da hemen yanına gelip yanağını uzatmıştı. Güneş onu da öptüğünde gülümsedim. Atlas'ı da unutmamıştı tabii. Hemen ardından onları izleyen abisine sıkıca sarılmıştı. Uzay bana bakarken gülümsedim ve kollarımı iki yana açtım. Hemen kucağıma gelmişti tabii.

"Barış!" Nisa'nın sesiyle panikle doğrulurken Uzay'ı öpüp sakince koltuğa bıraktım. "Şşş korkmayın. Anne iyi... Kardeşlerinize göz kulak olun hemen geliyorum. Söz." Nisa'nın hıçkırıklarını duyunca hızla yanına gidip sımsıkı sarıldım ona. "Barış..." "Bebeğim... Bebeğim... Geçti. Geçti bak kabustu..." "Barış... Gitmesin. Gitmesin oğlum..." "Gitmek yok... Yok gitmek falan." Gözyaşlarını silip yüzünü okşarken defin nefesler alıp sakinleşmeye çabalıyordu. "Yok değil mi?" "Yok meleğim..." "Çok ama çok korkunç bir kabustu... Barış... Korkuyorum. Sanki o uçurumun başına geri döndük. Canım yanıyor..." Onu sıkıca sardım ve saçlarına minik bir kaç öpücük kondurdum.

ALACAKARANLIĞIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin