4.Bölüm

2K 130 537
                                    

Barış'ın Ağzından ||

       Berkan Cemal'in doğum gününde hediye olarak verdiği şu kamp için gitmişti. İki hafta boyunca onu görmeyecektik yani ve muhtemelen telefonunu da kullanmayacaktı. Berkan'la en son konuşmamızın üzerinden bir hafta geçmişti. O bir haftada neredeyse kimseyle konuşmamıştım, antrenmanlar dışında evden de çıkmamıştım... Aradan geçen 5 yıl hiçbir şekilde onu unutturamadığı gibi beni de adeta ölü bir adama çevirmişti. Hiçbir şeyden zevk alamıyordum, gülemiyordum kimseyi sevemiyordum... Bir gün her şeyin son bulacağını düşünerek nefes alıp veriyordum sadece... Bu bir haftada Cemal de çok yoğundu ve onunla da konuşmamıştık hiç... Zaten Berkan ve Cemal'den başka da kimsem yoktu. Kimseyi alamıyordum hayatıma...

        Çok sevdiğiniz birini kaybettiğinde içinizde hep bir şüphe oluyor, ya diğerlerini de kaybedersem diye... Artık evde nefes alamadığımı  fark ettiğimde dışarı çıkıp biraz hava almaya karar verdim. Bilmiyorum bu her şeyi düzeltecek gibi hissettim bir an için... Dışarı çıkmadan önce pencereden baktığımda gördüğüm kara bulutlar muhtemelen bir yağmurun habercisiydi. Ama dışarı çıkmakta kararlıydım, evde boğuluyordum. Üzerime bir ceket alırken yanıma her duruma karşı bir de şemsiye almıştım. Evden çıkarken adımlarım benim kontrolümde değildi sanki... Akışına bıraktım ben de... Zaten nereye gideceğimi bilmiyordum, kalbimi dinledim ben de bu kez ve adımlarımı bilinçsizce atmaya başladım. Biraz ilerledikten sonra yağmur yağmaya başlamıştı. Neyse ki şemsiye almayı akıl edebilmiştim... Yağmur hafif yağdığından yürüyüşe devam ediyordum.

       Etrafta herkes yağmurdan kaçarken güldüm. Islanmak güzeldi oysa, sadece yüreğiyle hissedenler yağmurun tadını çıkarabilirdi... Bir zamanlar ben de yağmurdan kaçan bir adamdım ta ki onu bulana kadar... Yine aklımdan çıkmıyordu, her şey onu hatırlatıyordu bana... Ben düşüncelere dalmışken yağmurdan kaçmayıp bankta öylece oturan birisi daha vardı. Dikkatli baktığımda bunun Nisa olduğunu farkettim ve hemen yanına gittim. "Kızım deli misin? Hasta olacaksın." Onu da şemsiyenin altına alırken şaşkınca bana baktı. "Barış? Sen de mi buradaydın?" Şemsiyeyi ona uzatıp tutmasını istediğimde bir şey anlamasa da şemsiyeyi elimden almıştı. Üzerimdeki ceketi çıkarıp onun omzuna attım. "Gerek yok Barış, gerçekten..." "Islanmışsın Nisa, hasta olursun. Hem sen ne yapıyorsun burada yağmurun altında?" "Sorma Barış ya..." Ben anlatmasını beklerken o sessizdi. "Ee sordum bile Nis?"

Nisa'nın Ağzından ||

        Tabii ki Barış'ın gelmesini beklemiyordum. Onunla ilk kez yalnız kalmıştık ve ilk kez bu kadar uzun sohbet  ediyorduk. Ve bu durum da beni heyecanlandırmıştı tabii. Saçmalıyordum epeyce. "Ee sordum bile Nis?" O gülerken onun gülümsemesi ile istemsizce ben de gülmüştüm. "Pardon ya... Ben dalmışım galiba." "İyisin değil mi?" "İyiyim... Ya ben evden çıkarken Cemal'e sinirliydim anahtarı almadan çıkmışım. Sonra Cemal'i aradım. Ama beyefendi bu aralar o kadar meşgul ki bakmadı hatta bir mesaj atmadı bile..." "Cemal öyledir ya, biraz umursamazdır vurdumduymazdır falan ama seviyor seni... Senin şu ev olayını ayarlayalım biz o zaman."

       "Ne yapacağız ki kapıyı mı kıracaksın?" O gülerken ben merakla ona bakıyordum. Telefonu çıkarıp bir numarayı tuşlamıştı. Telefonu kulağına götürürken bana göz kırptığında istemsizce gülümsedim. "Bence bir çilingir tüm sorunu halleder. Bana bile gerek kalmaz." Ben onu başımla onaylarken o da gülümsemişti. O telefonla konuşurken ben de yağmurun sesini dinlemeye başladım. Oldukça huzur vericiydi. Barış telefonla konuştuktan sonra merakla ona baktım. "Bugün çok yoğunlarmış ancak yarın sabah gelebiliriz dediler... Ama istersen başka bir yeri daha arayayım." "Gerek yok Cemal'i arayayım ben en iyisi yine." Barış beni onayladığında Cemal'i aradım ama açmadı.

       En sonunda ona durumlardan bahseden bir mesaj attığımda cevap vermişti. Çok meşgulmüş ve eve uğramayacakmış. Gözlerimi devirirken Barış'ın bakışlarını üzerimde hissedince açıklama yapma gereği duydum. "Cemal de eve gidemiyormuş, bu kayıt olayları için bir yere gideceklermiş sanırım. En iyisi bir otel falan ayarlayayım ben ya da..." "E benimle kal... rahatsız olmazsan tabii?" Bu soruyu sorarken kedi gibi gözüküyordu. "Senden mi rahatsız olacağım? Saçmalama Barış asıl ben seni rahatsız etmeyeyim..." "Şuan da sen saçmalıyorsun Nisa. Hadi sen hasta olmadan gidelim artık." Ayağa kalktığında hâlâ onu izliyordum. Kalkmadığımı farkedince elini uzattı ve ben de gülerek uzattığı eli tuttum. Bugün Barış bana karşı duvarlarını yıkıyordu galiba...

       Şemsiyenin altında olsak da hala ıslanıyorduk rüzgarın etkisiyle... Biraz yürüdükten sonra şirin bir apartmanın önünde durduk. Merdivenleri çıkarken sonunda Barış bir kapının önünde durduğunda elindeki şemsiyeyi aldım. Barış kapıyı açıp içeri girerken arkasından çekingen adımlarla ben de girdim. Barış dışarıdan çok soğuk bir insan izlenimi veriyordu. Öyleydi de zaten, kimseyle konuşmaz fazla gülmezdi... Ama evi onun aksine sıcacıktı... Etrafı izlerken Barış'ın da beni izlediğini görünce gülümsedim. "Beğendin sanırım?" "Bayıldım desek daha doğru... Çok güzel sıcacık bir evin var..."

       "Sana kıyafet ayarlamamız gerek galiba..." "Ben iyiyim aslın..." "Sırılsıklamsın, hasta olmadan üzerini değiştirsen iyi olur. Hatta sen bir duş al ben de o sırada yemek hazırlayayım..." Barış odaya girerken peşinden gittim ben de. "Sen mi yapacaksın yemeği? Biliyor musun ki?" "Duymamış olayım Nisa, yurt dışında gastronomi eğitimi almış bir şef var karşında..." Ben şaşırırken o bana havlu ve kıyafet falan uzatmıştı. "Ben mutfakta olacağım zaten sen rahatça duşunu alabilirsin." "Teşekkür ederim Barış..." "Rica ederim Nisa'cım..." Barış uzaklaşırken ben de içimi ısıtacak bir duş aldım. Barış'ın tişörtü üzerime elbise gibi olmuştu tabii... Çok komik gözüküyordum bence. Mutfağa gittiğimde gerçekten bir şef edasıyla çalışan Barış'ı izledim bir süre...

       Mimiklerini izlemek çok zevkliydi. Bazen kaşlarını çatıyor, bazen gülüyor, bazen de düşüncelere dalıyordu sanki... En sonunda onu izlemeyi bırakıp yanına gittim. "Evet şefimiz bize ne hazırlamış sorabilir miyim acaba?" "Tabii ki. Evde çok malzeme kalmadığı için şimdilik sadece makarna hazırladım. Ama özel bir sosla beraber tabii." "Mis gibi koktu." Ben yemeğin kokusunu içime çekerken Barış da makarnadan bir çatala alıp tatmamı sağladı. Meraklı gözlerle beni süzüyordu. Ama ne denilebilir ki efsane bir şeydi bu. Yani buna sadece makarna deyip geçmek ayıp olurdu. "Barış bu gerçekten efsane bir şeymiş. Ben arada geleyim sana en iyisi." Ben gülerken o da gülmüştü. "Gel tabii Nisa'cım. Övünmek gibi olsun ama  böylesini hiçbir yerde bulamazsın."

       Beraber oturup yemek yerken biraz da sohbet etmiştik. Uzun zamandır bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum. O dışarıdan soğuk gözüken adam gitmiş yerine bambaşka bir Barış gelmişti sanki... "Gerçekten kadının üstüne boya mı döktün?" Barış kahkaha atarken sanki dünya durmuştu bir an için... Bir insan gerçekten bu kadar güzel gülebilir miydi? "Sen daha çok gülsene... Gülmek sana yakışıyor. " İstemsizce ağzımdan dökülen kelimelerle utanıp kızarmıştım. Barış ise gülümseyerek yemeğine dönmüştü. Şuan burada ne oluyordu bilmiyorum... Ama sanırım gerçek Barış'ı tanımaya başlıyordum...

Merhaba 😎

Çooook beklettim biliyorum ama bu bölümü kurgulamak çok zordu. En sonunda başardım ama ❤ tebrikleri alayım ncnskks

Neyse umarım sevmişsinizdir, artık Nisa yavaş yavaş sevmiyorum dediği Barış'ı tanımaya başlayacak. Bakalım sonra neler olur 😏

Hepinizi seviyorum, çok beklettim ama güzel yorumlarınız ile motive olup bir sonraki bölümü daha hızlı yazmaya çalışacağım 😘

İyi ki varsınız... Bugün de aşırı aşırı mutluyum. İyi dostlar biriktirin hepsi aileniz olsun der ve kaçarım 😉

ALACAKARANLIĞIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin