16.Bölüm

1.9K 134 403
                                    

        Kalp ritmim aşırı hızlanmıştı. Barış'ı gerçekten tanıdığım andan bu yana çok yaşamıştım bunu... Ama bu sefer sebebi Barış'ın varlığı değil yokluğu olmuştu. Belki de binlerce kez aradığımda telefonumdan yine aynı ses duyulmuştu: Aradığım kişiye ulaşamıyordum... Aklıma gelen her yere bakmıştım. Belki sadece yalnız kalmak istemiştir diye evine gittiğimde apartman görevlisinin yardımıyla eve girsem de yoktu. Hatta kafasını dağıtmak için gitmiştir diye spor salonuna uğradığımda takımdan da izin aldığını öğrenmiştim. Tüm bunlar hiç normal değildi, Barış o ruh haliyle yalnız kalmamalıydı.

        Geçen her dakika daha uzun ve daha berbat bir hâl alıyordu sanki. Üstelik bilmiyordum bile Barış bir yere mi gidiyordu yoksa asla düşünmek istemedigim başka şeyler peşinde miydi?.. Ölümden o kadar sık bahsediyordu ki şu sıralar... Derin bir nefes aldım ve Berkan'ın spor salonuna doğru yürümeye başladım. Belki o biliyordur nerede olduğunu ya da olabileceğini... Spor salonuna girerken Berkan tam da tahmin ettiğim gibi oradaydı. Beni görünce sporuna ara vermiş ve yanıma gelmişti. "Fındığım hoşgeldin de bu saatte beklemiyordum seni. Bir sorun mu var?"

        Saat çoktan gece yarısını geçiyordu ve tam bir gün olmuştu Barış bana veda edeli... Umarım her şey için geç kalmamışımdır. "Beko Barış nerede biliyor musun?" Berkan anlamadığını belli eder şekilde bana bakmaya başlamıştı. "Evindedir ya da antrenman falan ya..." "Yok Beko oralara baktım." Sesim epey titrediğinden bir sorun olduğunu anlamıştı Berkan da. "Tamam kızım sakin ol biraz otur şöyle." Berkan'ın dediği gibi otururken onun getirdiği sudan bir iki yudum aldım. Ellerim de sesim gibi titrerken olanları anlatmaya başladım. İşte o zaman gözyaşlarıma artık engel olamıyordum. "Dün gece veda etti bana... Şimdi bulamıyorum onu. Nereye gider Berkan?.."

       Berkan da düşüncelere daldığında bir süre sonra öfkeyle ayağa kalkıp bir o yana bir bu yana ilerlemeye başlamıştı. "Benim yüzümden... Her şeyi her zaman berbat ediyorum..!" "Berkan şuan hiç yardımcı olmuyorsun... Önce Barış'ı bulup sonra kendi kendine öfkeni yaşamaya ne dersin?" Berkan beni başıyla onaylarken saçlarını elleri arasına almıştı. "Buldum! Damla'nın mezarına gitmiş olmasın?" Mantıklı gelmişti. Daha önce konuşurken onu çok özlediğinde dayanamayıp gittiğini söylemişti. "Nerede peki?"

...

        "Eminim Berkan işte yok burada..." Barış burada da değildi maalesef. Tabii Berkan'ın da aklına nereye gidebileceğine dair başka bir fikir gelmiyordu. Neredeydi? Ne yapıyordu? Hiç bir şey bilmiyordum. Kimse ile konuşmamıştı ve bir anda kaybolmuştu ortadan. Telefonu açmayacağını bilsem de bir yandan aramaya devam ediyordum. Güneş çoktan doğmuştu bile... Hâlâ bir haber alamamıştık ondan. Telefonunu bilmem kaçıncı kez aradığımda bu kez aynı sesi duyup kapanmamış ve uzun uzun çalmıştı. Telefonu açtığında ise karşımda duyduğum sesle biraz olsun rahatlamıştım. En azından hayattaydı değil mi?..

Barış'ın Ağzından ||
(*Nisa ile vedalaştıktan sonrası ile başladım)
       Nisa ile ayrıldıktan sonra eve gitmiştim. Kendimi bıkkınca koltuğa bırakırken son zamanlarda yaşadığım daha doğrusu mecbur bırakıldığım bu hayatı düşünmeye başladım. Hoş zaten son bir kaç gündür aksini hiç yapmıyordum ki... Nisa bana gerçekten iyi geliyordu. Üzerimde tuhaf bir etkisi vardı. Bana bir şekilde iyi geliyordu. Sorun şuydu ki kendimi ihanet ediyormuş gibi hissediyordum. Damla'dan uzak mutlu olduğum için ona ihanet ettiğimi düşünüyordum. Oysa o son sözünde dahi benim mutlu olmamı istemişti değil mi?

        Sıkıntıyla bir nefes daha alırken yine bir zavallı olup içki şişelerine sığınacaktım. Çünkü tüm gün sarhoş olursam aklım da düşünmeyi bırakırdı. Ve şuan tek istediğim beynimdeki tüm karmaşanın, tüm gürültünün durmasıydı. Ama nedense aklıma Nisa'nın bu konudaki sert tepkileri gelince vazgeçtim. Biraz hava almak için dışarıya çıkmıştım. İşte her şeye o an karar vermiştim. Bir yağmur olarak dahi yanıma gelmeyen su damlasının yanına gidecektim. Hayır bu kez gerçekten yanına gidecektim... Ona olan özlemimi, kafamdaki karmaşayı durduracak ve bu zavallı gibi günden güne berbatlaşan bedeni kurtaracaktım... Üstelik arkamdan en fazla bir iki gün üzüldükten sonra her şeyin kaldığı yerden devam edeceğini de biliyordum.

ALACAKARANLIĞIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin