21.Bölüm

1.9K 133 253
                                    

        İçtiğimiz her bir yudum bilincimizi daha da kaybetmemize neden olurken gerçek hislerimizi gizlemek de o kadar zorlaşıyordu. Ben bu kez çok içmeyecektim, Nisa'ya bir söz vermiştim ve bunu tutmakta kararlıydım. "Barış..." Cemal'in beklentiyle çıkan sesine karşı içkiden dolayı baygınlaşan bakışlarımı onun yüzüne çevirmiştim. "Nisa ile konuş... Benim için, lütfen..." Dediklerini idrak edemiyor gibi bakışlarım onda sabitlenirken o da konuşmaya devam etmişti. "Nisa bana asla dönmeyecek ama sen konuşursan belki beni daha iyi anla..." Başımı iki yana sallarken derin bir nefes aldım. "Sana dönmesi için onunla konuşmayacağım Cemo."

        İçkimden bir yudum alırken Cemal'in bakışları hâlâ üzerimdeydi. "Barış beni..." "Nisa kendisi bunu istemediği sürece onunla senin hakkında konuşmayacağım. Kesinlikle yapmayacağım bunu... Boşuna ısrar etme." "Tamam. Öyle olsun... Gidiyorum o zaman ben." Cemal dediğini yapıp giderken bir süre orada öylece oturdum. Hiçbir şey düşünmeden oturdum orada. Sonra ani bir kararla Nisa ile konuşmak için gitmeye karar verdim. Hayır Cemal'e dönmesi için onu ikna etmeyecektim. Sadece onu dinlemek istiyordum. Sorunu neydi, üzülmüş müydü bilmek istiyordum. Onu anlamak istiyordum çünkü o beni anlıyordu. Evden çıkarken Nisa'yı da aramayı unutmamıştım elbette.

         Telefon bir süre çaldığında Nisa'nın sesini duymamla istemsizce gülümseme yerleşmişti yüzüme. "Nisa nasılsın?" "İyiyim Barış, Lale ile birlikte oturuyorduk. Bir sorun yok değil mi?" "Hayır bir sorun yok. Ben sadece eğer uygunsan görüşelim diyecektim ama Lale ile birlikteymişsin zaten." "Yok gelebilirim yanına ben de eve gidecektim zaten." "Öyle diyorsan olur bana uyar zaten." Nisa ile biraz daha konuştuktan sonra en son birlikte gittiğimiz basketbol sahasında buluşmaya karar vermiştik. Hem orada bıraktığımız motorumu da nihayet alabilirdim. Hem de Nisa muhtemelen gecikeceğini söylemişti, ben de onu beklerken biraz antrenman yapabilirdim.

Nisa'nın Ağzından ||

        Barış ile buluşmaya karar verdiğimiz yere geldiğimde o çoktan gelmişti bile. Antrenman yapıyordu ama kendine fazla yüklenmiş olmalı ki epey terlemişti. Bir süre durup sessizce onu izledim. Ara vermeye çok da niyeti varmış gibi durmuyordu. Onu izlemek elbette bu hayattaki en güzel şeylerden biriydi ama kendini çok fazla yormuştu. "Barış." İsmini söylememle beraber durup bana dönmüştü. Derin derin nefesler alırken nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. Beraber oradaki banklara otururken o hâlâ nefesini düzenlemeye çalışıyordu. Ben ise onu izliyordum hayranlıkla. Her türlü mükemmel olmayı başarıyordu.

        "Sen yine mi içtin?" Hafif sitem dolu sesime karşı bakışlarını bana çevirirken elleri ile saçlarını karıştırmıştı. "Nasıl anladın onu ya?" Göz devirdikten hemen sonra cevap verdim. "Bakışlarından..." O da gülerek başını iki yana sallarken tam anlamıyla mest olmuştum. "Fazla değil, gerçekten ya. Hem söz vermiştim sana bu konuda. Ben verdiğim sözleri tutarım." Aklıma sarhoş olduğu gece yani onu öptüğüm gece hatırlayacağına dair verdiği söz gelince istemsizce canım sıkılmıştı. "Bence senin de tutamadığın sözler vardır." "Belki de..." Bir süre öyle oturmuştuk yan yana... Aramızdaki sessizliği bozansa ben olmuştum. "Ee sen neden çağırmıştın beni?" Nefeslerini artık düzene sokmuştu. Sorum üzerine bakışlarını denize çevirmişti.

        "Cemal bir şeyler anlattı işte ben de merak ettim seni... İyi misin diye bir bakayım istedim." "İyiyim ben, merak etmene gerek yok. Sadece aramızdaki duyguların böyle bir ilişki için yeterli olmadığını fark ettim. Yani ne kendimi ne de onu böyle bir ilişkinin içinde hapsedemezdim." Beni başıyla onaylarken gülümsedim. Bazı şeyler yoluna girmiyordu belki ama sonuç olarak hâlâ onun yanına gelebiliyordum. Beni ben olduğum için seviyordu, bir mecburiyet olarak görüp konuşmuyordu benimle. Ve doğruyu söylemek gerekirse bu kendimi değerli hissetmeme neden olmuştu. Bir süre sessiz kalırken bana dönüp baktığında istemsiz bir gülümseme yerleşmişti yüzüme.

        "Cemal çok üzülüyor ama..." "Sen gerçekten beni merak ettiğin için mi geldin yoksa Cemal'le beni barıştırmak için mi?" Ses tonum istemsizce sinirli çıkmıştı. Ama benim onu sevdiğimi bilmese bile ben onu severken beni Cemal'le barıştırmaya çalışması sinirimi bozuyordu. Kaşları çatılmış bir şekilde bana bakarken başını iki yana salladı. "Öyle bir amacım yok, ikinizin arasındaki meseleler onlar." Dürüst olduğundan emindim. Zaten daha en başından dememiş miydi ne olursa olsun aranızdaki kişi olmak istemiyorum diye. Onu başımla onayladıktan sonra bakışlarımı denize çevirdim ben de. Hoş Barış tüm manzaralara bedeldi benim için ama ona bakmayı bile kendime yasak gibi görüyordum.

        "Çok içiyorsun..." Fısıltı gibi çıkan sesime karşılık bakışlarını üzerimde hissettiğimde bir kaç saniye önce düşündüklerim sanki aniden yok olmuş gibi gözlerimizi buluşturmuştum. "Çok fazla içiyorsun, bir de yetmezmiş gibi üstüne deli gibi spor yapıyorsun. Zarar veriyorsun kendine. Yapma bunu..." Başını aşağı yukarı sallarken onu izlemeyi sürdürdüm. Kusursuzdu. "Biliyorum. Ama çok yaşamak gibi bir planım yok zaten..." "Ama benim seninle daha fazla vakit geçirmek gibi planlarım var Barış." Bu ne itirafıydı? Ya da bu bir itiraf mıydı bilmiyorum bile. Ama Barış'ın yüzünde küçük de olsa bir gülümseme oluşturduğuna yemin edebilirdim. Onu öyle görmek içimi ısıtmıştı evet.

        "Daha dikkatli olacağım, söz veriyorum." Yine kısa süreli bir sessizlikten sonra Barış bozmuştu bu sefer bu sessizliği... "Aç mısın?" "Biraz... Ya aslında baya açım biliyor musun?" Barış bu hallerime gülerken ben de ona eşlik etmiştim. "Harika o zaman seni çok güzel bir yere götürüyorum." Barış ayağa kalkarken bana uzattığı eli tutup ben de kalkmıştım peşinden. "Nereye gidiyoruz?" "Barış'ın gizli mekanına." Bana göz kırptığında ona kocaman gülümsemiştim. Motoru burada olduğu için motorla gidecektik. Ona sımsıkı sarılı bir şekilde geçirdiğimiz bir yolculuğun ardından sessiz, sakin ve çok hoş küçük bir mekânın önünde durmuştuk. Bir göl kenarındaydı. Buraya daha önce gelmek bir yana varlığından haberim dahi yoktu.

        "Eee ne düşünüyorsun?" "Çok güzel burası Barış... İstanbul'da böyle sakin ve güzel bir yer olduğunu bilmiyordum." Ben manzarayı hayranlıkla izliyordum. Tablolar çizerken hayalini kurduğum yerlerden birindeydim sanki. Bir masalın içinde belki de... Barış ile masalardan birine otururken siparişlerimizi de vermiştik. "Burayı Damla'yla keşfetmiştik. Sonra bize özel olsun istedik, kimseye söylemedik. Beko bile bilmez burayı." "O zaman bu sırra ben de ortak oldum değil mi?" "Öyle oldun tabii." Ona gülümserken o da bana aynı şekilde karşılık vermişti. Her şey çok güzeldi. Keşke hep bu kadar sakin ve basit kalsaydı her şey... Barış, ben ve yıldızlar... Başka bir şeye gerek varmıydı ki? Bence yoktu.

Hello 😉

Herkese selam arkadaşlar bölümü yeni bitirdim ve taze taze de atıyorum. Umarım beğenirsiniz 🤗

Hepinizi seviyorum ve destekleriniz için teşekkür ederim iyi ki varsınız her biriniz 🖤

O zaman size de küçük bir soru sorayım: Birinin en kötü anında yanınızda olduğunuzda sizi en güzel anlarına dahil etmediği oldu mu hiç?

ALACAKARANLIĞIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin