120.Bölüm

617 48 158
                                    

"Son miniği de uyuttuğumuza göre biraz birbirimizle ilgilenebiliriz." Barış'ın yanına gittiğimde kocaman gülümsemişti. "Hmm şuna bak sen." Barış beni kucağına oturtup kokumu içine çekerken kıkırdadım. "Ya... Ama bu ilgiden bahsetmemiştim. Enerjini başka zaman sakla. Çocukları biliyorsun." "Öpüyorum annelerini suç mudur?" "Değil tabii." "Ne güzel olmuşsun bugün sen..." Barış tenime öpücükler bırakırken gülümsedim. "Güzeller güzelim benim. Mis kokulu papatyam." "Oh..." "Oh tabii ya. Elin nereye deyse bir bereketleniyor bir canlanıyor senin."

"Onu anladık zaten. Seni öptüm üç çocuğumuz oldu." "Ben o anlamda dememiştim ama bir daha öpsen on üç tane daha olur." "Pislik... Ben nasıl doğurayım onları?" "Sen doğur ben bakarım." "Ya hayır ama... Üç çocuk yetmiyor mu kreş mi açalım illa?" "Şaka yapıyorum ya. Bir tane daha olsa yetişemeyiz." "Yetişiriz. Ama gerek yok. Bol bol öpüşelim işte." Barış'ın dudaklarına uzun bir öpücük kondurdum ve gülümsedim. "Hadi bana ailenden bahset. Anlatırım dedin anlatmadın." "Neyi anlatayım?" "Neden gizlice ağladığını..?"

"Babam kızardı çünkü. Bir erkek futbol oynamalı, iyi dövüşmeli. Erkeğim ben. Yıllarca beklediği oğlu gerekirse ağlatmalı ama ağlamamalı. O yüzden de gizlice ağlardım işte. Suç olduğunu düşünürdüm. Değilmiş." "Duygusuz bir Barış'ı asla sevmezdim. Aşığım sana bebeğim." Barış'ın dudağına minik bir öpücük kondurdum ve gülümsedim. "Ben de sana aşığım." Barış'ın yanından kalkıp telefonumu getirdim ve ona yeni başladığım resmi gösterdim. Ailemizi çiziyordum. Kocaman kanatlarıyla bizi saran bir Barış ve üç küçük miniğim... Elbette Lucky de hemen kucağımdaydı. Barış resme uzun uzun bakmıştı.

"Kendi kanatlarını unutmuşsun. Bu evin asıl meleği sensin." "Benim kanatlarım çocuklarım. Barış o kadar güzeller ki... Umut öyle güzel bir abi oldu ki... Uzay da bıcır bıcır bir şey... Çok hareketli ama hiç yormuyor, üzmüyor beni. Canlarım benim." Barış gülümserken yüzünü okşadım uzun uzun. "Güneş? Ondan bahsetmedin." "O sessiz bir prenses. Bambaşka bir şey. Beni nasıl korkuttuğunu hatırlıyor musun ilk anne dediğini duyana kadar delirecektim. Ama o kelimeyi duyduğum an dünya dursa yine de üzülmezdim. Güzel kızım benim." Umut gözlerini ovuşturup kucağıma geldiğinde etrafı süzmüştü. "Anne Güneş nerede?"

"Yatağındaydı oğlum." Barış tedirgince kalktığında Umut bana bakmıştı. "Ama Uzay oradaydı Güneş yoktu ki..." Telaşla kalktığımda Umut'a bakıp gülümsedim. "Ben şimdi onu bulurum tamam mı?" Umut benimle Güneş'i ararken Uzay da huzursuzca uyanıp ağlamaya başlamıştı. "Anne..." "Annem benim gel oğlum." Ben onu susturunca Barış'ta sessizce göz kırpmıştı bana. "Nisa küçük kızımızı bulamıyorum sen nerede olduğunu gördün mü?" "Görmedim ama çok özledim onu." Dolaptan gelen tıkırtıyla rahat bir nefes aldım. "Ama ben kızım olmazsa çok ağlarım."

Dolap açıldığında Güneş yavaşça babasına sarılmıştı. "Baba." "Babam... Niye korkutuyorsun ama bizi? Bak kardeşin, abin, annen hepimiz çok korktuk." Güneş babasına sarılıp ağlarken gergince bir nefes aldım. Uzay ve Umut da gerilmişti. Onlara sıkıca sarıldığımda Barış da Güneş'i kucağına alıp yanıma gelmişti. Ama Güneş yine kaçıp dolabın oraya gidince derin bir nefes aldım. "Annem?" Barış bana bakarken yavaşça Güneş'in yanına gittim. "Bırak... Anne bırak... Baba..." Güneş ağlarken Barış da yanımıza gelmişti. "Annem beni sevmiyor." "O nereden çıktı şimdi? Çok seviyorum ben seni."

Güneş babasına sarılıp ağlarken sessizce bekledim. "Annen senin için çok savaştı biliyor musun? Canı çok acıdığında bile Güneş'imden ayrılmam dedi... Siz miniciktiniz. Annen seni büyüttü bizi bir araya getirdi. O seni çok seviyor prensesim. Neden öyle düşündün ki?" Güneş ağlarken onu kucağıma çekip sıkıca sarıldım ve saçlarına uzun bir öpücük kondurdum. "Güzel kokulum benim, biricik kızım. Seni çok seviyorum. Her şeyimsin sen benim." Yanağına uzun öpücükler bıraktığımda yüzü gülmüştü nihayet.

ALACAKARANLIĞIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin