Barış'la beraber harika bir kahvaltı yapmıştık. Kahvaltı boyunca Barış beni izlemişti ve onu da ara ara ben beslemek zorunda kalmıştım ama... Güzeldi işte... Bozulmasını istemeyeceğim kadar güzeldi. "Eve gidelim mi artık güzeller güzelim?" "Gidelim sevgilim. Hem minik kedimiz de merak etmiştir bence babasını." "İyi ki geldi o da değil mi? Böyle küçücük ve çok sevimli. Bir de senin gibi uslu gözükse de aslında çok yaramaz." "Ben yaramaz değilim bir kere." Dudaklarımı büzdüğümde Barış'ın gözleri hemen onlara kaymıştı.
Derin bir nefes alırken gözlerini dudaklarımdan çekmiyordu. "Sen ne dersen kabul." Ben gülümserken gözleri hâlâ dudaklarımdaydı. Derin bir iç çektiğinde bana bakıp gülümsemişti. "Ben hesabı ödeyeyim de var mı yemek istediğin bir şey ev için alayım?" "Minik bir pasta alabilirsin bence." "Ben yapa... Evet ben pasta alayım bence sana. Hatta beraber gidelim sen seç." Ona gülümserken beraber gittiğimizde minik bir pasta seçmiştim kendime. Sonra da kasa kısmına geçip hesap işini halledecektik. Barış cüzdanını açınca minik bir küfür kaçmıştı ağzından. Ben ona bakarken o da kartını uzatmıştı.
"Yanında nakit yoksa ben vereyim Barış." "Gerek yok birtanem ben kartla hallettim bile." Şifreyi girdikten sonra da oradaki işimizi tamamlayıp çıkmıştık. Barış'ın elini tuttum sıkıca. "Gerçekten yanında nakit yok muydu yoksa parayı sıfırladık mı?" Barış gözlerini kaçırırken ben cevabımı almıştım zaten. Onun kolunun altına girerken arabaya yürüdük beraber. "Barış ne olursa olsun umurumda değil sen mutlu ol, sağlıklı ol bana yeter."
"Ben rezil adamın tekiyim Nisa. Parayı sıfırlamadık ama sıfırlamamız an meselesi. Senin istediğini ben fiyatına dahi bakmadan alamayacaksam neden yaşıyorum ki? Aptalca alkole harcadığım parayla şimdi neler neler yapardık. Şimdi bir de bu hastalık mevzusu çıktı, işe dönemezsem... Nisa eğer ciddi bir hastalığım varsa ayrılalım." "Ne?" "Ayrılalım. Eski evi, arabayı sana veririm. Bebeğimiz için yatırım yaparsın. Ben de motoru satar onunla geçinirim." "Böyle saçma sapan şeyler düşünme. Bizim hayalimiz belli."
Barış bir şey demeden arabaya binerken yanına bindim ben de. "Yapma böyle Barış kıyamıyorum sana." "Nisa... Her şeyi berbat ettim. İşler bu nokyaya nasıl geldi inan bilmiyorum. Takıma geri dönebilecek miyim bilmiyorum. Belki de yeni bir iş bulmam gerek." Barış'ın yüzünü okşayıp gülümsedim. "Basketbol senin hayalin, çok seviyorsun onu. Şimdi ondan vazgeçersen bir daha geri dönmek için fırsatın olmayabilir. Hem ne yapacaksın ki Barış?" Barış bana dolan gözleriyle bakıp burukça gülümsemişti. "Haklısın, yapabileceğim çok bir şey yok." "Ama ben onu demek istemedim ki..."
Barış bana sarılırken sıkıca sarıldım ona. O da ağlamaya başlamıştı. "Yapma böyle." "Ölmek istiyorum Nisa. Bir fazlalık olarak yaşamaktan çok sıkıldım. Seni üzmekten çok sıkıldım. Hem daha çok gençsin istersen başka birini bulursun. İstersen yalnız başına da çok güçlü olursun." Barış'ı sıkıca sardım yeniden. "Benim gücümün sebebi sensin, sensiz yapamam ben. Böyle konuşma lütfen." Benden uzaklaşırken gözlerime baktı. "Keşke o yağmur hiç yağmasaydı. O sokaktan o gün hiç geçmeseydim. Belki... onunla daha mutlu olurdun." Son cümleyi kurarken sesi öylesine titremişti ki... Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Canımı yakmıştı.
"Böyle saçmalayacaksan kapa çeneni. Gerçekten kapa çeneni Barış..! Beni asıl böyle yoruyorsun! Ya ben seni seviyorum! Buna neden inanmıyorsun?! Parayı, rahat bir hayatı değil seni seviyorum! Ya sokakta mı kalıyoruz sanki?! Hayır evimiz var, her istediğimi yapıyorsun! Sana bir gün gelip pahalı bir şeyler istedim mi?! Ben öyle biri miyim?! Neden paraya aşıkmışım gibi paran bitince seni terk edeyim?! Anla artık ben seni seviyorum! Bak seni seviyorum, seni!" Barış bana bakarken onu yakasından tutup kendime çektim ve dudaklarımızı birleştirdim. Büyük bir tutkuyla öpüyorduk birbirimizi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACAKARANLIĞIM
FanfictionNisbar kurgusudur 🌼 Alacakaranlığım varla yok arası... Biz ne bütün olabilmiştik, ne de karşı koyabilmiştik birbirimize... Ben ise her geçen gün farketmeden onun olmuşum...