Aycan'la konuştuktan sonra antrenmana geçeceğim için hemen ayrıldım oradan. Geldiğimde ise Cemal bekliyordu beni kapıda. Tamam, bunu beklemiyordum. Cemal beni görünce yanıma ilerlemişti hemen. "Günaydın Barış. Biraz konuşabilir miyiz?" Onu başımla onaylarken birlikte terasa çıkmıştık. "Dinliyorum Cemo." "Ben özür dilemeye geldim aslında. Yani o ima ettiğim şeyin yeni yeni farkına varıyorum. Sen öyle birisi değilsin. Hani ilişki yaşamak bir yana o gözle bakmazsın bile..." Derin bir sessizlik çökerken Cemal'den kaçırdım bakışlarımı...
Evrenin bana bir oyunu falan mıydı bu? Gerçekten vicdanen rahatsız olmam için üst üste geliyordu sanki tüm bunlar... "Özür dilerim yani. Yine düzeliriz değil mi? Sorun yoktur umarım..." "Yok, sorun değil." Geçiştirmek için konuşurken Cemal bana sarıldığında kendimi berbat hissetmiştim. Evet Nisa'yı seviyordum, onunla olmak için her şeyi de göze almıştım. Ama şuan vicdanım kesinlikle hiç rahat değildi. Cemal bana sarılırken ben de kollarımı ona sardım güçsüzce. Bir an önce bu durumlardan kurtulmak istiyordum. Cemal benden uzaklaşırken hâlâ gözlerine bakamıyordum. Sevmek suç değildi, peki neden kendimi suçlu hissediyordum..?
"Bu arada buraya gelmeden önce Nisa'yla da konuştuk." Nisa'nın ismini duyunca daha da gerilmiştim tabii. Sesimi düzeltmeme rağmen eoey güçsüz çıkmıştı. "Ne konuştunuz..?" "İşte özür diledim ondan da. O imalardan falan hiç bahsetmedim merak etme. Seninle ilgili konuşmadık zaten. Daha çok bizim aramızda geçenleri konuştuk. Pişman olduğumu fark edince akşam görüşme isteğimi de kabul etti." "Kabul mu etti?" Beni başıyla onaylarken belli etmemeye çalışsam da kafam epeyce karışmıştı. "Ben de böyle senin gibi şaşırdım işte. Ama konuşmak istediğimi söyleyince o da kabul etti."
Bozulmuş muydum? Evet. Nisa'ya güveniyor muydum? Ona da evet. Ama yine de bu olanları kafamda mantıklı bir yere oturtamıyordum. "Cemal seninle konuşmayı kabul etmesi barışacağınız anlamına gelmiyor biliyorsun değil mi kardeşim?" Cemal'in bana bakışlarını görünce cümleyi devam ettirip durumu kurtarmaya çalıştım. "Hayal kırıklığına uğramanı istemediğim için söylüyorum." Cemal bana gülümserken kendimi gerçekten berbat hissediyordum. Her şey bu kadar karışık ve zor olmak zorunda mıydı? Hem de Nisa ile huzurlu bir hayata bu kadar ihtiyaç duyduğum bir zamanda?
"Beni düşündüğün için teşekkür ederim kardeşim ama boşuna heyecanlandığımı sanmıyorum. Yani vaktin olsa tüm konuşmayı anlatırdım sana ama senin de acelen var, başka zaman bugün olan gelişmelerle birlikte anlatırım artık. Ama açık açık konuşup her şeyi düzeltmek istediğimi söyledim. Nisa başta çok olumlu yaklaşmadı ama bir şekilde ikna ettim onu." "Sevindim kardeşim senin adına. Ama dediğin gibi benim antrenmana gitmem gerek." Cemal beni başıyla onaylamıştı. "Görüşürüz sonra çocuk adam."
Hızlı adımlarla orayı terk ederken az önce olanları sindirmeye çalışıyordum. Cemal yalan söylüyor olabilir miydi? Ama bu konuda söylediği yalanın anında ortaya çıkacağını bilirdi. Derin nefesler alırken kafamı yeniden toparlamaya çalışıyordum. Her şey berbat bir haldeydi ve giderek daha da karışıyordu. Sıkıntıyla bir nefes verirken artık bir an önce antrenmana başlamam gerekiyordu. Öyle de yaptım. Hem antrenman boyunca tempoyla bir şey düşünemezdim ve biraz olanlardan uzaklaşmak iyi gelirdi muhtemelen bana.
Antrenman boyunca kendime epey yüklendiğim için sonrasında da epey yorulmuştu tabii. Eve gidip bir duş alsam iyi olacaktı. Eve geldiğimde ılık bir duş alıp kendime geldim. Telefonumu kontrol ettiğimde Nisa'dan cevapsız arama olduğunu görmemle beraber üzerime hemen onu aradım. Telefon çok çalmamıştı ki hemen açtı. "Baroska, seni şimdiden özledim o yüzden bir sesini duymak istedim. Müsaittin umarım, sevgilim." "Müsaitim Nis, antrenmandan geldim şimdi." Aklıma Cemal'in söyledikleri gelince üstü kapalı bir şekilde sormak istedim. En azından aklımda bir şüphe kalmazdı değil mi?
"Bu akşam ne yapıyorsun, kaçırayım mı seni?" "Çok güzel olurdu sevgilim ama benim akşam için başka planlarım var." "Ne gibi planlar mesela, hiç mi görüşemeyiz?" "Bizim kızlarla buluşacağım işte Lale'yle falan..." Nisa öyle diyorsa öyledir elbette, ona güveniyordum. Beni hayal kırıklığına uğratmayacağına da emindim. "Tamam güzelim, yarın konuşuruz o zaman durumlara göre." "Seni seviyorum Baroska." "Ben de seni seviyorum peri kızım." Telefonu kapattıktan sonra kendimi koltuğa bıraktım yavaşça. Çok yorucu bir gündü. Epey yorucu bir gündü hem de.
Bir süre sonra öylece oturmaktan sıkılıp Berkan'ı aramaya karar verdim. Lale Nisa ile olduğuna göre Berkan da muhtemelen yalnızdı. Çünkü bu aralar sadece Lale ile görüşüyordu. Berkan'ı aradığımda telefon uzun uzun çalmıştı. Bir süre sonra nihayet açılmıştı telefon. "Kardeşim, ben de tam seni arayacaktım. Diğerlerini de aradım ama Cemal de Nisa da meşgullermiş." "Ne için arayacaktın ki? Anlamadım ben..." "İşte Lale ile hep birlikte olalım diye bir gece ayarlamak istedik. Senden itiraz istemiyorum geliyorsun." "Lale seninle mi yani?" "Beraber ayarladık dedim ya Barış. Oğlum iyi misin sen?" "İyiyim, iyiyim. Tamam ben geliyorum o zaman, neredesiniz siz?"
...
Berkan'ın evine gelmiştim sonunda. Apartmana girerken içinde bulunduğum durumu düşünmemeye çalışıyordum. Çünkü gerçekten berbat bir konumdaydım. Kapıyı çalarken içimde hâlâ biraz olsun umut vardı. Her şeyi yanlış anlamış olmayı diliyordum. Nisa bana yalan söylemezdi çünkü. Keşke söylemeseydi... Kapıyı Lale açtığında tam olarak acının tatlı tebessümü oluşmuştu dudaklarımda. "Hoş geldin Barış." "Hoş buldum Lale." İçeri girerken kendime sövüyordum içten içe. Herkese bu kadar çabuk güvenmemeliydim. Nisa'yı herkesten ayrı görmemeliydim belki de...
İçeri girerken kendimi koltuğa bıraktım. "Naber kardeşim?" "İyi Beko, bildiğin gibi işte. Senden naber?" "Aynı sayılır bende de. Lale ile vakit geçiriyoruz bu aralar biliyorsun." Gülümsedim. Buruk bir tebessümdü belki bu da. Oysa ne güzel başlamıştım güne. Yine de Nisa'ya mesaj attım. Belki sonradan plan değiştirmişlerdir, o da benim yorgun olduğumu düşünüp yazmak istememiştir. "Nis, merak ettim napıyorsun?" Cevap için bir süre beklemiştim. Ama hiç cevap vermemiş olmasını tercih ederdim. "Lale'yi bekliyorum. Eve geçince arayacağım seni." Evet Nisa, kesinlikle Lale'yi bekliyorsun.
Ah, zamanı geri alamaz mıydık? Çok değil her şeyi itiraf ettiğim zamana gitsek yeterdi. Lale de yanımıza gelirken artık bu duruma dayanabilir miydim bilmiyorum. "Gençler benim acil bir işim çıktı gitmem gerek ama?" "Sorun değil Barış da sıkıntı yok değil mi?" "Yok kardeşim, takımla alakalı durumlar varmış da ona gitmem gerekiyor. Lale senin gideceğin bir yer varsa bırakabilirim." Boğulmadan önceki son çırpınışlarımdı bunlar. "Teşekkür ederim Barış ama bugünü Berkan'la birbirimize ayıralım istedik. Aslında hep beraber vakit geçiririz diyorduk ama pek uygun bir zaman olmadı sanırım."
"Başka zaman yaparız artık. Görüşürüz o zaman. İyi eğlenceler size." "Baro, işin erken biterse uğra kardeşim." "Tamamdır Beko, görüşürüz yine..." Oradan çıkarken motoruma atlayıp o uçurum kenarına sürdüm yeniden. Her şeyin gerçek anlamda bitip gerçek anlamda başladığı yere. Yolda aldığım içki şişeleri burada yeniden dost olmuşlardı bana... Birisini açarken büyük bir yudum aldım. Neden hep böyle oluyordu, bir şekilde kaybeden taraf olmayı nasıl başarıyordum. Bundan sonra nasıl bakacaktım Nisa'nın yüzüne ya da Cemal'in hatta Berkan'ların... Sıkıntıyla verdiğim bir nefesin ardından dudaklarım yine içki şişesine koşmuşlardı. Ben bunu hak etmemiştim.
Hellooo :)
Şöyle 1000 küsür kelimelik biraz can sıkıcı bir bölümle geldim bu kez. Tahminleri alalım sizce neler oluyor?😶
Bu arada bu multiyi her kitapta kullanacağım çünkü mızrak yediğimiz gün ben burada boşuna bağırmadım bznsnaka
Hepinizi seviyorum ve destekleriniz için teşekkür ederim iyi ki varsınız 🖤 şöyle bir 500 yorum olsa güzel olur 😉
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACAKARANLIĞIM
FanfictionNisbar kurgusudur 🌼 Alacakaranlığım varla yok arası... Biz ne bütün olabilmiştik, ne de karşı koyabilmiştik birbirimize... Ben ise her geçen gün farketmeden onun olmuşum...