Benden uzaklaşırken yine kalkıp gitmişti. Yatakta uzanıp derin bir nefes aldım. Her şey düzelecek Nisa, Barış'a biraz zaman tanı sadece... Bir duş aldıktan sonra odaya dönmüştü yeniden. Yanına gidip sıkıca sarıldım ona. "Seni seviyorum. O yüzden bu kadar üzerine geliyorum. Ama özür dilerim. Sana zaman tanımalıyım biliyorum." "Bana zaman tanıma Nisa... Kendi hayatının..." "O cümleye devam etme lütfen..." Barış'ın dudağına uzanıp bir öpücük kondurdum. Ellerim bedenini sararken derin bir nefes almıştı.
"Ben de işi bırakırım. Madem benim yüzümden sen sevdiğin işini kaybettin ben de yapmam." "Banane Nisa! Neyi değiştirecek?! Ben mutsuzum sen de mutsuz olduğunda ne değişecek!" Ondan uzaklaşırken gözlerine baktım. "Tamam sakin... Özür dilerim." "Benim biraz hava almaya ihtiyacım var." "Çok uzaklaşma ama sonra yorulu..." Barış sözümü bitirmemi dahi beklemeden odadan çıkarken çok kısa bir süre sonra kapının sertçe kapanma sesi geldi. Kendimi yatağa bırakırken sinirden ağlamaya başladım. Ben ağlarken Lucky de yanıma gelmişti.
Önce küçük bir çanta çıkarıp kıyafetlerimi doldurmaya başlasam da bir süre sonra ondan da vazgeçip her şeyi öylece etrafa savurup bıraktım. Gücüm bitmişti işte. Ne sanıyordu ki? Ben çok mu mutluydum sanki? O mutsuzken ben mutlu muydum? Değildim... Yere çöküp ağlarken derin bir kaç nefes aldım. Bedenimi yere tamamen bırakırken dizlerimi kendime çekip başımı onlara gömdüm. Uzun bir süre orada öyle ağladım. Sonra ayağa kalkıp resim odasına girdim. Çizdiğim resimlere öfkeyle baktım. Yeni bir tuval alıp önüne geçerken fırçayı aldım hemen elime.
Çizmeye başladığımda bir yandan da ağlıyordum. İçimdeki öfkeyi hızlı fırça darbeleriyle atmaya çalışıyordum. Ama bir süre sonra o da yetmemeye başladığında orayı da bırakıp gittim. Bu öfkeyle nasıl başa çıkardım bilmiyorum. Yatağa uzanırken Barış'ın yastığına sıkıca sarılıp ağlamaya başladım. Lucky de kucağıma gelmişti hemen. Minik patileri yüzümde gezinirken buruk bir gülümseme yayılmıştı yüzüme. O bile yardımcı olmaya çalışıyordu işte. Aradan saatler geçmişti. Ben orada öylece yatıp Barış'ın gelmesini bekliyordum. Telefonu yanında değildi zaten.
Güneş yeniden doğmaya başlarken kapının açılmasıyla Barış'ın geldiğini anladım. Odaya hiç uğramayıp televizyon açmıştı. Derin bir nefes alıp gözyaşlarımı kuruladım. Etrafa saçılan kıyafetleri çantaya tıkıştırıp dolaba attım. Şuan onlarla uğraşacak gücüm yoktu. Aynada kendime baktım yeniden. Gözlerim kızarmıştı saçım darmadağınıktı. Saçlarımı çözüp taramaya başladım önce. O sırada gözlerim de biraz olsun dinlenmişti. Altıma bir şort geçirirken Barış'ın yanına gittim. Basketbol maçlarını izliyordu. Yanına gittiğimde beni kollarının arasına aldı hızlıca. "Bak bu maçlar önemli Nisa. Bunları kaçıramazdım."
Barış'a iyice sokulurken o da beni sıkıca sarmıştı. "Özür dilerim Nisa. Öfkemi senden çıkarma..." "Sorun değil. Haklısın." İkimiz de derin bir nefes alırken Barış'a baktım. Çok dikkatli bir şekilde izliyordu maçı. "Baksana ben böyle güzel oynamıyordum ki zaten. Belki de iyi oldu, başka alanlara yönelirim." "Sen her konuda mükemmel bir adamsın." Barış derin bir nefes alırken yanağına uzun bir öpücük kondurdum. "Özür dilerim." Fısıltı gibi çıkan sesime karşılık minik bir an bana bakmak dışında tepkisiz kalmıştı.
"Ben mükemmel bir adam değilim. Başını sürekli belaya sokan, işsiz ve karısının gözlerini ağlamaktan kızartacak kadar kötü bir adamım. Mükemmel olduğum konular bunlar." Bana bakarken yüzümü okşadı. Alnını alnıma yaslarken derin bir nefes almıştı. "Ne mükemmel bir adam ama değil mi? Akşam kafası atıp evden çıkıyor sabahlara kadar nerede olduğu belli değil. Geldiğinde selam yok bir şey yok. Ama seni arzuladığında üzerinde bir etki kurmayı başarıyor." Barış dudaklarımı dudakları arasına alırken minik bir ısırık bırakmayı da ihmal etmemişti. Ağzımdan minik bir inleme firar ederken güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACAKARANLIĞIM
FanficNisbar kurgusudur 🌼 Alacakaranlığım varla yok arası... Biz ne bütün olabilmiştik, ne de karşı koyabilmiştik birbirimize... Ben ise her geçen gün farketmeden onun olmuşum...