24.Bölüm

1.8K 130 461
                                    

       Antrenmandan çıktıktan sonra hala oldukça gergindim. Telefonum çaldığında ekranda Berkan'ın ismini görünce reddettim. Şuan onunla konuşmak için fazla gergindim. Telefon tekrar çaldığında  içimdeki sinir artarken ekranda bu kez Nisa'nın ismini görünce biraz olsun sakinleşmeye çalıştım. Karşımdaki boş banka otururken telefonu açtım. Sesini duymam dahi biraz olsun sakinleşmemi sağlamıştı. Tuhaf bir şekilde üzerimde sakinleştirici etkisi vardı. "Barış müsaittin umarım?" "Evet Nisa'cım müsaittim. Bir sorun yoktur umarım." "Sorun yok. Biz Berkanlarla dışarı çıkalım dedik ama Berkan'ın telefonunu açmamışsın ben de bir şansımı denemek istedim." Sıkıntıyla bir nefes verdim.

        "Teşekkür ederim Nisa'cım ama bugün pek o modda değilim." "Sen iyi misin? Yine mi moralin bozuldu, geleyim ister misin yanına?" "Yok. Bir arkadaşla tartıştık da onun gerginliği var üzerimde. Şimdi durup dururken size patlarım ben." "İstersen gelebilirim yanına?" Masum çıkan sesine karşı gülümsedim. Ama benim yüzümden Nisa böyle bir imaya maruz kalırken biraz olsun onu kendimden uzak tutmalıydım. En azından geceleri onunla görüşmesem onun için daha iyi olacaktı. "Gerek yok peri kızı. Ben biraz yalnız kalayım. Ama tavsiyelere açığım." "Ben ne zaman gergin olsam resim çizerim. Bence sen de deneyebilirsin. O da işe yaramazsa beni ara, konuşmak iyi gelir belki. Zaten sen gelmiyorsan ben de çıkmam dışarı. Sap gibi kalmak istemiyorum."

       Ben gülerken onun da güldüğünü hissediyordum. "Güzel fikirmiş ben deneyeyim bu resim işini." "O zaman ben de çizeyim bir şeyler bitince resim beklerim Barış bey..." "Peki bakalım. Anlaştık o zaman. Görüşürüz yine." "Görüşürüz Baroska." Telefonu kapattıktan sonra eve doğru ilerlemeye başladım, tabii ki motorla. Eve geldiğimde ise üzerimi değiştirip bir şeyler karalamak için evde bulunan malzemeleri buldum önce. Nisa kadar malzememiz yoktu tabii ama bende de vardı bir şeyler. Ne çizeceğimi düşündüm bir süre sonra aklıma gelen fikirle gülümsedim. Telefonumda uygun resmi bulunca uzun uğraşlarla ona benzetmeyi başarmıştım bence.

Nisa'nın Ağzından ||

       Barış ile konuştuktan sonra çizim yapmak için oturup bekledim. Bir süre ne çizeceğimi düşündüm. Sonunda madem bu resmi Barış'a atacağım o zaman neden onu çizmeyeyim ki dedim kendi kendime... Kimseyi çizmezdim manzara resmi çizerdim hep ama Barış da bir nevi manzara değil miydi zaten. Telefonumu yanıma alıp beraber resim çizdiğimiz gün çektiğim fotoğraflarından birisini seçip çizmeye başlamıştım. Uzun uğraşlar sonucu ortaya çıkan sonuçtan memnun bir şekilde gülümsedim. Sonra da telefonu elime alıp önce kendime baktım. Saçımı başımı düzelttikten sonra ise Barış'ı görüntülü aradım. Resim atıp geçmek istemedim tepkisini görmek istiyordum.

       Telefon henüz çok çalmamıştı ki Barış açmıştı hemen. Onu görünce yüzüme yayılan gülümseme ile el salladım ona. O da aynı şekilde karşılık vermişti. "Çizdiniz mi bakalım Barış bey?" "Çizdim tabii Nisa hanım. Kızım bir şey diyeyim mi, gerçekten işe yaradı. Ben gerginliğimi atmak için biraz daha hareketli ve yorucu işler deniyordum hep. Halbuki bazen sakinliğe ihtiyacım oluyormuş." Ona kocaman gülümsedim. Benim ilgi duyduğum şeylerle ilgilenmesi, onlarla mutlu olması bile beni mutlu etmeye yetiyordu. "Sevindim o zaman. Ee bakabilir miyim acaba merak ettim de?" Barış gülümsediğinde ben de gülümsedim. Zaten onun yanındayken hep böyle oluyordu. Onun gülüşü kesinlikle bulaşıcıydı.

       "Göstereceğim ama önce küçük bir not manzara güzel olunca benim çizim biraz sönük oldu tabii. Ama elimden geleni yaptım." Ben merak dolu bakışlarımı sürdürürken başımla onayladım onu. Çizdiği resmi gösterdiğinde ise gülmeye başladım. Kötü olduğundan değil aksine mükemmel olmuştu ama o da tıpkı benim yaptığım gibi o gün çektiği fotoğraflarımdan birini çizmişti. Ben de kamerayı çevirirken o da gülmeye başlamıştı. "Çok iyi denk gelmedi mi ama?" "Bizim gibi işte." Barış'ın sözleri ile bir an afallasam da gülümsemeyi sürdürdüm. Hoşuma gitmişti ama elbette. Barış'a ait her şey hoşuma gidiyordu ama bu son zamanlardaki itirafları beni mutlu ediyordu.

       Barış ile bir süre daha resim hakkında konuştuktan sonra görüntülü konuşmayı sürdürerek ikimiz de kahve hazırlamıştık. Telefonu karşımda sabitlediğimde karşılıklı kahve içiyorduk. "Sen kimle kavga ettin anlat bakalım?" "Boşver kim olduğunu sen. Sen nasılsın keyfin yerinde mi?" "Ben iyiyim, senin sayende... Bana iyi geliyorsun." Bir süre duraksasam da sonra gülümseyip devam ettim. "Ama sen de anlatıyorsun şimdi ne oldu, kim neden bozdu sinirini?" Barış da sıkıntıyla bir nefes verdiğinde benden kaçamayacağını fark etmiş olmalı ki anlatmaya başladı. "Kardeşim gibi gördüğüm birisi çok sevdiğim biriyle ilgili bir imada bulundu işte. Off öyle Nisa kapatalım mı bu konuyu?"

       Barış'ın anlatırken gerildiğini fark edince onu başımla onaylayıp konuyu kapattım. Ama bu kadar öfkeli olduğuna göre birisi Damla hakkında boş konuşmuştur muhtemelen diye düşündüm. "Ee bu aralar maçın var mı? Antrenmanlar nasıl gidiyor, ara verdikten sonra toparlayabildin mi?" "İyi gidiyor, zaten kısa bir araydı biraz daha yoğun bir tempoyla hemen toparladım. Maçlara da biraz daha zaman var. Onların sonuçlarına göre de yurt dışındaki turnuvalara gidip gitmeyeceğimiz belli olacak." Onu başımla onayladım. "Barış bencilce gelecek belki ama şuan kazanmanızı hiç istemiyorum." "O niyeymiş kız?"

       "E yurt dışına gidecekmişsiniz, sen dönene kadar benim göz yaşlarımı kim siler ki?" Barış gülerken onun gülüşünü izledim. Çok güzel gülüyordu ve evet bunu söylemekten, düşünmekten asla bıkmayacaktım. "Sen ara ben uçağa atlar gelirim, söz." "Gelir misin gerçekten?" "Sen gelmez miydin?" "Gelirdim..." "Ben de gelirim..." Gülümsedim. Bir süre sessizlik oluştu aramızda. Ama öyle insanı gerecek türde bir sessizlik değildi bu. "Nis, bana gerçekten iyi geliyorsun. Teşekkür ederim yanımda olduğun için." "Sen de bana iyi geliyorsun. İyi ki o gün o yağmur yağmış." "İyi ki o gün kalbimin sesini dinlemişim... Yanına gelmiş olmam tamamen tesadüften ibaret." "Çok güzel bir tesadüf o zaman." "Zaman gösterecek onu bize." "O ne demek şimdi Barış?"

        "Bir şey demek değil. Bazen beklemediğimiz şeyler oluyor ve sonucu ne olacak bilemiyoruz bile..." "Haklısın aslında. Umarım bizim için mutlu bir hikaye vardır önümüzde." "Ben de öyle umuyorum." Bir süre daha konuştuktan sonra telefonu kapatmıştık. Derin bir nefes aldım ve bugünü düşündüm. Barış ileyken ne kadar güzeldi her şey... Hep öyle olamaz mıydık? Olsak güzel olmaz mıydı? Son zamanlarda bazı şeyleri yanlış anlıyordum sanırım. Barış'a karşı olan hislerim onun söylediklerini yanlış yerlere çekmeme sebep oluyordu galiba. Bu beni korkutuyordu. Gerçekten artık korkuyordum.

Merhaba 😉🤗 bu kez 900 küsür kelimelik bir bölüm getirdim.

300 yorum istedim yaptınız diye bu gece yatmadan önce bir bölüm daha attım yoksa yarın gelecekti. 🖤 bu kez de 400 yorum bekliyorum ama yüklenmeyin kendinize bölüm her türlü yarın öğlenden önce gelmez zaten. 🌼

Hepinizi seviyorum ve destekleriniz için teşekkür ederim iyi ki varsınız ❤

ALACAKARANLIĞIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin