Sabaha kadar uyumamıştım, Logan uyutmamıştı daha doğrusu. Hâlimden şikayetçi değildim, en azından ayağa kalkmayı deneyene kadar. Banyoya kadar yürümekte bile zorlanıyordum, biz dün gece ne yapmıştık böyle?
Sıcak suyu açarak altına girip, biraz olsun rahatlayarak derin bir nefes aldım. Çok uzun bir süredir kendimi böyle hissetmemiştim. Üstelik zerre pişmanlık hissetmiyordum.
Banyodaki rutin işlerimi hallettikten sonra etrafıma bir havlu sararak, yatak odasına döndüm.
'Beni banyoya davet etmemen üzdü Grace.' Yerinden kalkarak üzerime doğru yürüdü.
'Daha yorulmadın mı sen?' Elleri belimde yerlerini bulduğunda ben de kollarımı boynuna sardım. 'Sana doyamıyorum ne yapıyım?' Gülümseyerek gözlerine baktığımda, burnuma bir öpücük kondurdu.
Elleri, havlumun altına kaydığında onu durdurdum. 'Logan!' Gülerek bir adım geriye attı. 'Tamam güzelim, istediğin gibi olsun.'
Bana arkasını dönüp, banyoya doğru ilerlediğinde ben de kurulanarak üzerimi giyindim. Yatak odasından çıktıktan sonra, salona geçtim. Koltuğun üzerine oturup, televizyonu açtığımda, geriye doğru yaslanarak gözlerimi ekrana diktim.
Söylenilenleri anlamasam bile görüntüleri takip etmeye çalışıyordum. Bi şekilde çözecektim şu İspanyolca'yı.
Bir süre sonra içeriye Logan girdiğinde başımı kaldırdım. Üzerine takım elbiselerini giymiş, gitmek için hazırdı. 'Nereye pendejo?' Az önceki kullandığım kelimeye gülerek üzerime yürüdü. 'Sen bana az önce aptal mı dedin?'
'Aptal mıymış o? Adam öyle sinirli bir şekilde söyleyince daha kötü bişey sandım.' Logan bana doğru eğilerek, dudaklarıma bir öpücük kondurdu. 'Şirkete mi gidiyorsun yine?' Başını salladı. 'Malesef güzelim, halletmem gereken bir kaç şey var ama fazla gecikmem.' İçimden ne kadar gitme, bugün benimle kal demek gelse de diyemedim. Onu işinden etmek istemiyordum. 'Tamam, dikkat et kendine.'
Logan çıktıktan sonra ben de oturduğum yerden kalktım. Bugün boş boş durmak istemiyordum.
Temizlik malzemelerini çıkartarak işe giriştim. Kendimi baya bi kaptırmıştım ki, telefonum çaldığında transdan çıkmış gibiydim. 'Âlo Josh?'
'N'aber güzelim?' Abimin sesini duyduğumda gülümsemiştim. Onu çok özledim. 'İyiyim, İspanya bana baya iyi geldi abi!' Karşı taraftan gülüyordu. 'Belli, sesin baya iyi geliyor. Biz de seni merak ediyoruz burda ama.'
'Merak edilecek bir şey yok abi, iyiyim ben, mutluyum burda.' Josh diğer taraftan derin bir nefes aldı. 'Kimin yanında olduğunu biliyorum Grace, umarım bana iyi olduğun hakkında yalan söylemiyorsundur.' Görmediğini bildiğim hâlde başımı iki yana salladım. 'Söylemiyorum Josh, biliyorum bir çok sorun atlattık ama gerçekten iyiyim ben.' Onu iyi olduğuma inandırdıktan sonra sık sık arama sözüyle telefonu kapattım.
Logan'ın ona yaptıklarını unutmamıştı, unutmamıştım. Ordan nasıl bu hâle gelmiştik biz? Ben affetmiştim onu, umarım ailem de affedebilirdi.
Tekrar temizliğe dönerek saatlerce uğraştım. Her yeri pırıl pırıl yaptıktan sonra ise mutfağa geçtim. Logan'ın yanında dura dura yemek yapma konusunda bir şeyler kapabilmiştim. Tabi onunki kadar güzel olmuyordu henüz.
Mutfakta uğraşırken, dış kapının açıldığını duydum. Üzerinden fazla geçmeden, Logan mutfağa girdi. 'Efsane kokuyor.' Gülerek başımı iki yana salladım. 'Atma Logan.'
Bana doğru adım atarak, kollarını etrafıma sardı. 'Şu an elinden zehir olsa yerim Grace.' Bu klişe sözüne güldüğümde, Logan dudaklarıma kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...