Sabah babam'a söz verdiğim için bir an önce kendimi toparlayıp, yemek için hazırlanmıştım.
Davet, toplantı falan derken babam'a sadece yorgun olduğuma inandırmıştım. Bu yüzden de yemekten erken kalkıp, eve geçmiştim.
Kendimi yatağa atıp, saatlerce ağlamıştım yine. Elimden gelen bir şey değildi. Tam her şey yolunda giderken hayatım alt üst olmuştu yine.
Geç vakitte Isaac geldiğinde eve, uyuyormuş gibi yaptım.
Yanıma uzanıp, saçlarımla oynadığını hisettim. 'Sevgilim, seni çok özledim.' Yavaşca yaklaşıp, boynuma öpücükler kondurmaya başladı.
Gözlerimi açtığımda gülümsediğini gördüm. 'Isaac, çok yorgunum.' Bana aldırmadan boynumdan aşağıya doğru indi.
Elimi yanağına koydum. 'Isaac lütfen.'
Gerçekten istemediğimi anladığında başını salladı.
'Sen iyimisin?' Yüzündeki gülümseme kaybolmuş, yerini endişe almıştı.
'İyiyim, dediğim gibi sadece yorgunum.'
Alnıma küçük bir öpücük kondurdu.
'Tamam hadi uyuyalım o hâlde.'
Başımı göğüsüne yaslayıp tekrar gözlerimi kapattım.
Isaac gerçekten çok iyi biriydi. Onu hakkedecek ne yaptığımı bilmiyordum. Tek bildiğim ise onu uzmek istemediğim. Beni gerçekten çok seviyordu ve bunu bana belli etmekten çekinmiyordu bile.
Diğer yanda ise Aiden vardı. Yeni kimliği ile Ares Collins. Hâla neden böyle bir şey yaptığını bilmiyordum. Yaşadığı halde, yıllarca bana öldüğünü inandırdı. Şimde ise hiç bir şey olmamış gibi karşıma çıkmıştı.
Onu kolay kolay affedeceğimi düşünmüyordum.
---
Pazartesi sabahı gözlerimi açtığımda kendimi fazla dinlenmiş hissediyordum. Bu işte bir tuhaflık olduğu kesindi. Başımı hafif çevirdiğimde yanımda Isaac yoktu. Yerinde sadece bir not vardı."Günaydın sevgilim, seni bugün uyandırmaya kıyamadım ve bu yüzden alarmını kapattım. Şirketteki işler bende, sen canın ne zaman isterse o zaman gelirsin. Bu arada mutfakta kahvaltın da hazır. Seni seviyorum."
Yüzümde bir gülümseme oluşurken yorganı üzerimden attım. Saat 11'e geliyordu. En son bu kadar uyuduğum zamanı hatırlamıyordum bile.
İlk önce banyoya girip bir duş aldıktan sonra kahvaltımı yaptım. Ardından ise üzerimi değiştirdim.
Üzerimde siyah, belinde pencere detayları olan mini bir elbise vardı. Saçlarım hafif maşalı, makyajım ise fazla abartılı değildi.
Bugün kendimi iyi hissediyordum. Pazar gününü evde sakince geçirmiştik. Aiden'dan hiç bir şey duymamıştım. Mason aramıştı ama konuyu açmamıştı bile.
Hazırlandıktan sonra evden çıkıp, şirkete gittim. Yolda ise Isaac için öğle yemeği için bir şeyler almıştım. O yine işe dalıp, yemeği unutmuştur.
Bugün güzel bir gün olacaktı, bundan emindim.
Şirkete girdiğimde Jen beni kapıda karşıladı. 'Günaydın.' Gülerek elimdeki çantaların birini uzattım.
'Biliyorum, bugün birsürü işimiz vardı ama bak sana öğle yemeği getirdim.'
Gülerek elimdeki çantayı aldı. 'Tamam affedildin hadi.'
'Isaac odasında mı?' Jen başını salladı. 'Sabahtan beri kafasını dosyalardan kaldırmadı.'
Asansöre binip, ofise çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...