Eve geldiğimde Isaac kollarını bağlamış bir şekilde beni bekliyordu. Telaşlıydı üstelik kızgındı da.
'Neredeydin sen?' Erken geleceğini tahmin etmemiştim. Şimdi ise bir şey uydurmam gerekiyordu.
'Şey, annemdeydim.' Sinirli bir şekilde üzerime doğru geldiğinde gözlerimi kırpıştırdım.
'Yalan söyleme bana Grace! Neredeydin?'
Onu hiç bir zaman bu kadar sinirli görmemiştim. Değil bana bağırmak, bugüne kadar sesini bana yükseltmemişti bile.
'Yalan falan söylediğim yok!'
Benden sadece bir kaç santim uzaklıktaydı. Nefesini yüzümde hissedebiliyordum.
'Sarhoş musun sen?' Soruma cevap vermeden elini yanağıma koydu.
'Neden benden uzaklaşıyorsun Grace?' Sinirli yüz ifadesi üzgünlüğe yer bırakırken, söylecek bir şeyler bulmaya çalışıyordum.
'Gün geçtikce daha da ulaşılmaz oluyorsun. Yanımdasın ama aynı anda uzaktasın da.'
Şu anda kendimi o kadar suçlu hissediyordum ki.
'Burdayım işte Isaac.'
Dediklerimi duymuyordun sanki. Kafasına bir şeyleri takmış, sadece onları tekrarlıyordu.
Fazla sarhoştu. Bu halde onunla konuşamazdım. Zaten berbat haldeydi, ona bunu nasıl yapabilirdim ki?
'Gel hadi, seni yatıralım.'
Başını iki yana salladı. 'Konuşmadan olmaz.'
Şimdi söylesem her şey biterdi. Kurtulurdum, onu da kurtarmış olurdum.
Mavi gözlerini bana üzgün bir şekilde dikerken yapamıyordum ama. "Her şey bitti" diyemiyordum.
'Peki, ne konuşacağız?'
Konuyu hatırladığında gözleri tekrar öfkeyle dolmuştu. 'Arabasına bindiğin o herif kimdi?'
Lanet olsun! Mason'un arabasına bindiğimi nasıl görmüştü ki?
'Hayır! Düşündüğün gibi bir şey yok! Arkadaşım, partiye gelmiş. Beni dışarda öyle görünce de tek başıma gitmeme izin vermedi.'
Söylediklerime inanmıyordu. Haklıydı da.
'Bana doğruyu söyle Grace!'
O kadar kötü durumdaydı ki, korkuyordum. "Mason beni sevdiğim adamın yanına, Aiden'ın yanına götürdü" desem, kendine birşey yapmasından korkuyordum.
'Sana yemin ederim, beni annemin yanına bıraktı.' Gözlerindeki öfke beni korkutmaya başlamıştı.
'Grace..' Birden dudaklarıma kapandığında şaşırmıştım. Onu şimdi üzerimden itersem, kesinlikle bir şeylerin ters gittiğini anlayacaktı.
Zaten sarhoştu, sinirliydi ve ben ne yapabileceğini kestiremiyordum.
O kadar berbat bir durumun içerisindeydim ki. Çaresiz olmaktan nefret ediyordum.
Sert öpüşünün karşısında öylece kalmıştım. Ondan alışkın değildim. Karşılık vermek istemesem bile, beni zorluyordu. Bu kararlılığı karşısında onu geriye bile itemiyordum.
Ellerini kalçamda hissettiğimde onu tekrar geriye itmek istedim. Sinirlenerek beni kendine bastırarak, haraket etmemi imkansızlaştırıyordu.
Ellerinin hızlıca elbisemin fermuarına doğru hareket ettiğini hissedebiliyordum. Bunu bir an önce durdurmalıydım.
'Isaac lütfen yapma.' Dediklerime aldırmıyordu bile. Beni duymuyordu. Fermuarımı ilk denemede açamayınca, iyice sinirlenmeye başlamıştı. 'Isaac!' Onu nekadar geriye ittirmeye çalışsam bile tek bir adım gerilemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...