36. Uçurum

17.7K 446 103
                                    

'Kapat şu ağzını, sinek girer sonra.' Gözlerimi devirerek Josh'un yanına oturdum. Dün gece geç yatmıştım ve haliyle fazlasıyla yorgundum şu anda.

Elime Laurel'ın yaptığı muffinlerden aldım ve ıssırmak için ağızıma götürürken Josh elimden kaptı. 'Ne yapıyosun ya?' Tekrar elinden almaya çalıştığımda kendi agzına götürdü.

'Gıcık.' Deyip yeni bir muffin aldım. 'Çirkin.' Gözlerimi devirerek muffinimi ıssırdım. Yine gıcıklığı üzerindeydi bugün.

'Sen neden evdesin ki? Dersin falan yokmu?' Önümde duran portakal suyuna uzandığımda Josh benden önce davranıp bardağı aldı ve ardından kafasına dikti. 'Benimki bitmişti.'

'Kes şunu Josh, sabah sabah çekilmiyorsun hiç!' Gülerek boş bardağı önüme bıraktı. Gerçekten çocuk gibi davranıyordu şu anda.

'Joshua kardeşini rahat bırak.' Babamın gelmesi ile sırıtmayı kestı. Babam kendi önündeki portakal suyunu bana uzattığında, Josh'a dönüp dilimi çıkarttım.

'Toplantı için hazırlanabildinmi? Yeni projeyi senin sunmanı istiyorum.' İşte bu muhabetleri beni kesinlikle bağlamıyordu. Sabah sabah bu konuları dinleyemezdim. Ayrıca şimdi çıkmazsan, derse geç kalabilirdim.

'Neyse ben kaçıyorum, geç kaldım.' Ayağa kalkıp, babamın yanağına bir öpücük kondurdum. Ardından Josh'a sarıldım. 'Sakın batırma babamı.' Ona bir cevap hakkı vermeden salondan çıkıp, kapının yanında duran çantamı aldım ve dışarıya çıktım.

Bahçeye park edilmiş olan arabaya binip çalıştırdım ve yola çıktım.

Telefonum çalmaya başladığında, yolcu koltuğunun üzerinde duran kulaklığımı taktım. 'Efendim?' Diğer taraftan Aiden'ın sesi geldiğinde, yüzümde bir gülümseme belirdi.

'Günaydın güzelim.' İşte ben de günaydın mesajım nerde kaldı diyordum. 'Günaydın.' Diye cevap verdim.

'Nerdesin?' Yanan kırmızı ışığı gördüğümde frene basıp arabayı durdurdum. 'Yoldayım, okula gidiyorum. Sen nerdesin?' Işık tekrar yeşil yandığında devam ettim.

'Küçük bir işim çıktı benim, antremana yetişebilirim anca. Sonra birşeyler yapalım mı?' Gelmeyecekmiydi yani bugün derslere? 'Tamam olur, önemli birşey yok değilmi?'

'Hayır merak etme, şimdi kapatmam gerekiyor. Görüşürüz.' Nefesimi dışarıya üfledim. Yine neler dönüyordu ya? Ve neden bana hiç birşey anlatılmıyordu?

Umarım Logan ile bir ilgisi yoktur. Görüntüsü gözlerimin önüne geldiği anda bir tuhaf oluyordum. Yapabileceklerini düşünmek istemiyordum bile.

Okula vardığımda arabamı park edip girişe doğru ilerledim. Zil çalmak üzereydi ve bu yüzden direkt sınıfa doğru gittim.

Yarı yolda zil çaldığında koridor kalabalıklaşmaya başladı. Tanıdıklarıma selam vererek kendi sınıfıma girdim. Boş kalan yerlerden Noah'ın yanını seçtim. 'Selam.' Başını kaldırdı. 'Selam.' Cumartesi gecesinden beri konuşmamıştık.

'Nasılsın?' Diye sorduğunda gülümsedim. 'İyiyim.' Kendisi pek iyi gözükmüyordu.

Kesinlikle birşey olmuştu bunu hissedebiliyordum. Acaba tekrar Aiden'ı aramayı mı denesem? Ama onu fazla sıkmak istemiyordum. Bana olanları kendi isteği ile anlatmalıydı.

Daha fazla soru soramadan, öğretmen geldi içeriye ve hemen derse başladı.

'27.' Başımı kaldırıp Noah'ya baktım. 'Ne?' Kalemiyle kağıdıma işaret etti. 'Yarım saattir çözmeye çalıştığın sorunun cevabı.' Tekrar önümdeki probleme baktım.

Game of Seduction | 18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin