22. Havuz

5.6K 168 7
                                    

Isaac'ın yanından ayrıldıktan sonra Aiden'ın yanına, yani şirkete geçtim. Ofisinin olduğu kata çıktığımda asistanı ayağa kalktı. 'Hoşgeldiniz bayan Summers.' Gülümseyerek masasına yaklaştım. 'Aiden odasında mı?' Kadın başını iki yana salladı. 'Malesef efendim, kendisi toplantı odasında ama her an bitmek üzeredir. İsterseniz odasında bekleyebilirsiniz.' Başımı salladım. 'Peki, öyle yapacağım.' Odasına girdiğimde çalışma masasına ilerledim. Karşısındaki sandalyeyenin üzerine geçtikten sonra çantamı masaya bıraktım. İş hayatını hiç özlememiştim. Ne toplantıları, ne onlarca sayfalık dosyaları görmek istemiyordum.

Yaklaşık bir yarım saat sonra ofisin kapısı açıldığında Aiden içeriye girdi. 'Sevgilim?' Bana doğru geldiğinde yüzümdeki ifadeyi farketmiş olmalıydı. Pek mutlu gözükmediğime emindim. 'Bir sorun mu var?' Hafifce başımı salladım. 'Konuşmamız gerek.' Dudaklarının kenarları yukarıya kıvrılırken, gözlerini gözlerime dikti. 'Bu pek iyi bir başlangıç olmadı.' Elime uzanarak beni kendine doğru çekti. 'Bu ilişki artık yürümüyor gibi bir klişe konuşma yapmayacaksın değil mi?' Elini bırakarak, elimi yüzüne götürdüm. 'Sen bana böyle bakarken nasıl gidebilirim ki?' Dudaklarının kenaraları daha da kıvrılırken tek yapmak istediğim onu oradan öpmekti. 'Ben, şey.' Henüz nasıl başlayacağımı bilmiyordum bile. 'Aiden, dün gece Isaac karşıma çıktı.' Yüzündeki gülümseme silinirken, bakışları sertleşti. 'Ne?'

'Buna sinirleneceğini biliyordum, oy yüzden buluşacağımıza söz verip gönderdim onu.' Başını iki yana salladı. 'Gitmeyeceksin değil mi?' Sorduğu soruya cevap vermeyince bir adım gerileyerek elimi yüzünden çekti. 'Bu sabah gittim.' Ellerini yüzüne götürerek derin bir nefes aldı. Beni kırmamak için sakinleşmeye çalışıyordu. 'Neden?' Kötü bir niyetim yoktu ki, sadece her şeyin daha kötüye gitmesini engellemek istedim.

'Ondan kaçar gibi ayrıldım, bir açıklama borçluydum. Açıkladım da.  Aiden, ona bizi anlattım. O da sadece mutlu olmamı istediğini söyledi.' Başını tekrar iki yana salladı. 'Arkadaş kalalım mı diye de sordu mu?' Gözlerimi kocaman açarak yüzüne baktım, bunu nerden biliyordu?

'Şey, evet.' Ellerini beline götürerek karşıma dikildi. 'Al işte.' Ben bir şey anlamıyordum artık. 'Seni kendine yakınlaştırmak için öyle söylemiş belli.' Hayır, ben gözlerinin içine baktım! 'Aiden öyle değil, ciddiydi.'

'Şu insanlara olan inancına hayranım Grace. Yılmadan her seferinde tekrar güvenmeyi başarıyorsun, ama yapma. Güvenme. İnsanlar senin düşündüğün kadar iyi değiller.' Karşımdaki masaya yaslanarak bana baktı. 'Ya bu sefer farklıysa?'

'Benim karşımda onu mu savunuyorsun bir de?' Onu sinirlendirmeye başlamıştım galiba. 'Ben sadece artık insanlara güvenmek istiyorum, sürekli her dediklerinin arkasından bir şey aramak istemiyorum.'

'Onunla görüşmeni istemiyorum.' Bana ilk defa böyle bir şeyi yasaklıyordu. 'Aiden ben,' cümlemi bile bitiremeden beni kesti. 'Grace!' Ağzım açık karşısında kalmıştım. Ben kötü bir şey yapmamıştım, bana böyle sesini yükseltemezdi. Ona tek bir kelime etmeden masanın üzerinde duran çantamı alarak ofisinden fırladım. Bu sefer ağlamayacaktım. Bunu kendime yapmayacaktım.

'Grace?' Mason'ın sesi kulağıma dolarken derin bir nesef aldım. 'Her şey yolunda mı?' Başımı iki yana salladım. 'Sonra konuşalım mı? Şu an burdan çıkmam gerekiyor.' Elindeki dosyayı yanındaki masaya bıraktı. 'İstersen gelebilirim?' Başımı iki yana salladım. 'Sonra Mason, lütfen.'

Şirketten çıktıktan sonra, sıcak güneşin yüzüme vurması ile sakinleşmeye çalıştım. Aiden ile tartışmaktan nefret ediyordum. Hele böyle boktan bir durum için olması canımı daha da çok sıkıyordu.

Çantamdan yükselen telefon sesi ile kendime geldim. "Hailey" dün akşamdan sonra kızı reddedemezdim ki. 'Efendim?'

'N'aber Grace?' Aramızda birinin mutlu olmasına sevinmiştim. 'İyidir, senden?'

Game of Seduction | 18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin