Mültimedyadaki Isaac Elliot
"Mason Jones"
Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırıp, gördüğümün gerçek olduğuna inanmaya çalıştım.
5 yıldır konuşmamıştık. Tam 5 yıl olmuştu. Şimdi beni neden arıyordu ki?
Acaba bir şey mi olmuştu? Yoksa başı yine bir beladamıydı? Öyle olsa neden beni arasın ki?
Derin bir nefes alıp telefonu açtım.
'Alo?'
Diğer taraftan Mason'un tanıdık sesi geldi. 'Grace?'
'Mason?'
'Sen iyimisin sesin biraz garip geliyor.'
'Hayır, sadece aramana şaşırdım.'
Karşı taraftan güldüğünü duydum. Biraz durgun gibiydi. 'Çok uzun zaman oldu değil mi?'
'Beş yıl oldu.' Londra'ya tekrar döneli tam beş yıl oldu.
Başımı hafif dönerek Isaac'e baktım. Başını sallayarak ayağa kalkıp, diğer odaya geçti. O böyleydi işte, henüz bir şey demeden ne demek istediğimi anlıyordu.
Birşey sakladığımdan değil aslında. O zaten her şeyimi biliyordu. Aiden ile yaşadıklarımızı, onu nasıl kaybettiğimi, kısacası her şeyi.
'Nasılsın?' Sorusunu duyduğumda Nefesimi dışarıya üfledim.
'İyiyim.' Bunu gerçekten inanarak söylemiştim. İyiydim.
'Sen nasılsın? Her şey yolunda değil mi? Bir sorun mu var yoksa?'
'Hayır, her şey yolunda. Sadece seni merak ettim. Özlettin kendini.'
Mason ile ilk tanıştığımızda aramız kötü olsa bile, daha sonra çok iyi anlaşmaya başlamıştık. Hatta en yakın arkadaşlarımdan biri sayılırdı. Ta ki tekrar Londra'ya dönene kadar. Her şeyi unutmak, geride bırakmak adına Los Angeles'daki herkes ile bütün ilişkimi kesmiştim. Buna Mason da dahildi.
Kesinlikle onu suçladığımdan falan değil. Sadece bana Aiden'ı hatırlatıyordu. Birlikte bütün yaşadıklarımızı, birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi. Her hatırladığımda ise canım yanıyordu. Hâla çok yanıyordu.
'Durumları biliyorsun işte.'
'Hiç gelmeyecekmisin buraya?' Gözlerimi kapatıp, derim bir nefes aldım.
Unutmaya çalıştığım her şey geri gelmeye başlıyordu.
'Nasıl gelebilirim ki?' Sesim kısık çıkmıştı ve bundan nefret ediyordum.
'Grace, ben sana eskiyi hatırlatmak istemedim. Özür dilerim.'
'Senin bir suçun yok. Unutamadım ki, tekrar hatırlayayım.'
Ağlamak istemiyordum. Yeterince ağlamıştım zaten. Hiç bir faydası yoktu. Onu geri getirmiyordu.
'Mason, seni sonra geri arasam olur mu?' Kendimi sıkmama rağmen, gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum.
'Tabi güzelim, her zaman arayabilirsin. Neye ihtiyacın olursa olsun ben buradayım. Sakın unutma.'
Telefonu kapatıp, yanıma koydum.
Derin derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Olanların üzerinden 6 yıl geçmişti ama bana hâla sanki dünmüş gibi geliyordu.
Her hatırladığımda delirecek gibi oluyordum.
Diğer oda da Isaac vardı. O bunu hak etmiyordu. 'Tut kendini Grace, geçmiş geçmişte kaldı.'
Artık yanımda Isaac vardı. Ben onu seviyordum. Onu seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...