Bütün günü plajda geçirdikten sonra akşam üstü tekrar hotele döndük. Bütün gün boyunca Logan'ın üzerindeki ilgiye dikkat ederek içim içimi yemişti. Neden böyle oluyordu şimdi?
Yine fazla düşünerek kafamda kurmaya başlıyordum ve bunu bir an önce durdurmalıydım. Aldığım ılık duştan sonra tekrar yatak odasına döndüm. Telefonu ilk geldiğimde komidinin üzerine bırakıp bir daha açmamıştım. Galiba zamanı gelmişti.
Telefon açılır açılmaz ekran bildirilerle dolmuştu. Arasında Aiden'dan gelen bir çok mesaj ve cevapsız aramalar vardı. Hepsi de cevapsız kalmaya devam edecekti çünkü ona diyecek bir sözüm yoktu. Henüz kimsenin nerde olduğumu bilmesini istemiyordum, şimdilik huzurluydum burada. Telefondaki bütün bildirimleri sildikten sonra, çantama attım. Daha üzerimi giyinip, hazırlanmam gerekiyordu.
Yaklaşık bir saat sonra kapı çaldığında, ben de çıkmaya hazırdım. Yatağın üzerinde duran çantayı aldıktan sonra kapıyı açtığımda karşımda Logan duruyordu.
'Hazır mısın güzelim?' Başımı sallayarak odadan çıktım ve birlikte hotelin restoranına geçtik.
'Noldu sana? Moralin biraz bozuk gibi.' Hiç bir şey belli etmemeye çalışırken bile anlamıştı. 'Geldiğimizden beri telefonu ilk kez açtım, cevapsız arama ve mesajlarla dolmuş. Logan ben olanları düşündükçe delirecek gibi oluyorum.'
Logan masanın üzerinde duran elimi tuttu. 'Biliyorum güzelim, hepsi geçecek ama sana söz veriyorum.' Bu cümleyi çok duymuştum. Hepsi geçecek, her şey çok güzel olacak, Aiden'da böyle derdi. Derin bir nefes alarak zihnimi boşaltmaya çalıştım. Logan'ı, Aiden ile kıyaslamak haksızlıktı. Tuttuğum elini hafifce sıkarak gülümsedim.
Biz yemek yerken etrafımız yavaştan dolmaya başlıyordu. Hoteldeki diğer misafirlerde inmişti akşam yemeğine ve buna plajdaki kızlar da dahildi.
Önlerindeki yemek yerine gözleriyle Logan'ı yemeyi seçmişlerdi. Onlara aldırmadan önümde duran yemeğe döndüm. Olay çıkartacak değildim, Logan benim neyimdi ki?
Restorandan ayrıldıktan sonra birlikte sahilde uzun bir yürüyüş yaptık. Beni üzebilecek bütün konulardan dikkatle uzak dururken Logan'a hayran kalıyordum. Bu yönünü neden hiç fark etmemiştim?
'Grace?' Dikkatimi toparlayabildiğimde Logan'a baktım. 'Efendim?' Resmen dalmıştım yine. 'Az önce geçtiğimiz barda birşeyler içelim mi?' Gülümseyerek başımı salladım. 'Olur.'
Birlikte sahilin üzerine kurulmuş bara geldiğimizde Logan bana baktı. 'Ne içersin?' Henüz sarhoş olmaya niyetim yoktu. 'Long Island ice tea.' Başını sallayarak bara doğru ilerledi. Gecenin serin havasını içime solurken rahatlamaya çalıştım. Ne yaparsam yapayım üzerimdeki gerginlik kaybolmuyordu. Sarhoş da olmak istemiyordum, bunu Logan'a yapmak istemiyordum.
İçkilerimizle geri döndüğünde ona sıcak bir gülümseme yolladım. 'Teşekkür ederim.'
Saatler ilerlemeye devam ederken biz sadece eğlenmeye baktık. Hafif şeyler içmeme rağmen alkol çarpmaya başlıyordu bu yüzden artık sarhoş olmadan içmeyi bırakmalıydım.
'Buraya bana bebek bakıcılığı yapmaya gelmedin Logan bunu biliyosun değil mi?' Çakır keyifliliğin verdiği aydınlanma ile konuşuyordum. 'Biliyorum Grace.'
'O hâlde neden eğlenmiyorsun? Bak arkada duran sarışın sana bakıyor, şu köşedeki kızıl da öyle.' Gülerek başını iki yana salladı 'Grace..'
'Ben ciddiyim Logan, sen keyfine bak. Ben zaten yoruldum, hotele dönüyorum.' Logan'a arkamı döner dönmez beni kolumdan tutup tekrar kendine çekti. Sırtım gövdesine çarptığında, elini karnımın üzerine yaslayarak hareket etmemi engelledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...