Sonunda üç gün sonra hastaneden çıkışımı vermişlerdi. Burada bir saniye daha dursam delirecekmiş gibi hissediyordum.
Yavaşca Aiden'ın benim için tuttuğu cekete kollarımı geçirdim. Hâla ağrım olmasına rağmen bir şey çaktırmamaya çalışıyordum, çünkü buradan bir an önce çıkmak istiyordum.
Babamın uzun ısrarlarına rağmen Mason'ın evine gidiyordum. Babamın birsürü işi vardı ve benim için evde kalmasını istemiyordum. Üstelik Mason evi çoktan benim için hazırlatmıştı bile. Tabi ki Aiden da benimle kalacaktı.
Ceketi giydikten sonra yatağın üzerinde duran çantamı aldım. Henüz çantayı omuzuma asamadan Aiden kapmıştı elimden.
'Yavaş yavaş Grace.' Nefesimi dışarıya üflerken çantayı kendi omuzuna asmasını izledim. O da çok yorulmuştu. Burda benimle ilgilenmekle kalmayıp, dışardaki işleri ile de uğraşıyordu. Bana bir şey anlatmasa bile canının sıkkın olduğunu anlayabiliyordum.
Birden kapı açılınca başımı o yöne çevirdim. Kapının eşiğinde Mason duruyordu, önünde ise tekerlekli sandalye vardı.
Gözlerimi devirerek bir adım öne attım. 'Hayır, o kadar da değil.'
Mason omuzlarını silktiğinde başımı Aiden'a doğru döndüm. 'Kendim yürüyebilirim!'
Söylediğimi kanıtlamak için bir kaç adım attım kapıya doğru. O sandalyeye oturmayacaktım.
'Peki, ama koluma gireceksin.' Mason tekerlekli sandalyeyi bir kenara bırakırken ona doğru bir kaç adım attım.
'Siz arabaya gidin, ben şu son işlemleri halledip geliyorum.'
Aiden yanıma doğru gelip, alnıma bir öpücük kondurdu ardından ise hastane koridorunda ilerledi.
'Yürümek istediğine emin misin?' Başımı salladım. 'Günlerdir şu yataktan çıkmadım zaten.' Sol elini saçından geçirdikten sonra başını salladı. 'Bir ağrın olursa hemen söylüyorsun anlaşıldı mı?' Hafifce gülümseyerek yüzüne baktım. 'İyiyim ben Mason!'
Arabaya gelince Mason yavaşca yerleşmeme yardımcı oldu, ardından ise direksiyonun arkasına geçti. Aradan fazla zaman geçmeden Aiden gelmişti. Yanıma oturduktan sonra yola çıkmıştık.
Başım omuzuna yaslı bir şekilde dışarıyı seyrediyordum. Kimse bir şey söylemiyordu. Rahatsız edici bir gerginlik yoktu aslında ben de bu sessizliği bozmak istemiyordum. Galiba diğerleri de aynı fikirdeydi çünkü eve gelene kadar kimse ağızını açmamıştı.
Aiden beni direk olarak yatak odasına yönlendirirken itiraz ettim. 'Hastanede yeterince yattım zaten. Bırak burda özgürce hareket edebiliyim.'
'Seni fazla yormama şartı ile çıkardık hastaneden Grace.' Kollarımı Aiden'ın boynuna sararken gülümsedim.
'500 metre engelli koşuya katılacak değilim, alt tarafı televizyon izleyeceğim.'
Arkamdan gülerek Mason girdi içeriye. 'İstese o engelli koşuya da katılır kuzen. Bu kızdan korkulur.'
Aiden gülerek ellerini belime yerleştirdi. 'Peki, sana izleyecek bir şeyler bulalım hadi.' Salona geçtikten sonra koltuklardan birine yerleştim. Ben televizyon izlerken onlar salonun diğer tarafında bir şeyler konuşuyorlardı. Bir süre dinlemeye çalışsam bile sıkılıp dinlemeyi bırakmıştım. Üstelik televizyonda Arrow vardı ve Oliver Queen şu anda dikkatimi onların muhabbetinden daha çok çekiyordu
Yaklaşık yirmi dakika sonra birden çalan telefon sesi ile başımı televizyondan kaldırdım. 'Benim dışarıda biraz işim var, siz rahatınıza bakın. Beni de bu gece beklemeyin.' Bana göz kırptıktan sonra evden çıktı. Henüz nereye gittiğini soramamıştım bile, hoş cevap vermesini beklemiyordum zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...