'Aiden lütfen.' Yataktan kalkmak istediğimde, bileğimi kavrayıp beni tekrar kucağına çekti.
'Sürekli kendini suçlayıp durma. Bir şeyim yok iyiyim işte. İstersen ıspatlayabilirim de.'
Tek hamlesi ile beni altına alıp, çarpıkca sırıtarak yüzüme baktığında, daha fazla dayanamayıp gülümseyerek dudaklarına uzandım.
İlk önce nazikce öpse de bu fazla uzun sürmemişti. Bir taraftan geri kalan kıyafetlerden kurtulmaya çalışırken, diğer taraftan öpüşmemizi derinleştiriyordu.
Nefes nefese kaldığımda, Aiden dudağımdan ayrılıp, boynumdan aşağıya doğru yol çizdi.
Bedenim her dokunuşu, öpüşü, dil darbesiyle altında yay gibi geriliyordu.
Bacaklarımın arasında yerini bulduğunda ağzımdan bir inleme kaçtı.
'Aiden..' Nefesimi hâla kontrol edemediğim için ismi kısık çıkmıştı.
Ardı ardına gelen dil darbeleri ile kendimden geçiyordum. Bu dünyada kendimi bu kadar iyi hissetiren başka hiç kimse yoktu. Olamazdı da.
Ellerimi saçlarına geçirerek başını, kendime daha da çok bastırdım.
Kesik kesik aldığım nefesler arasında ismini ezberlemek ister gibi tekrarlıyordum. Gerçi ezberlememe gerek yoktu, zaten aklımdan çıkmıyordu ki.
'Aiden!' Sırıtarak başını kaldırdı. 'Tamam, sevgilim.' Tekrar üzerime çıktığında daha fazla oyalanmadan içime girdi.
Bütün evi inlemelerimiz doldururken, bizden başka hiç bir şeyi düşünmüyordum. Sadece biz vardık, birlikteydik.
İçimdeki gel gitleri hızlanırken, tırnaklarımı çarşafa geçirdim. 'Aid.. Aiden!' Patlamaya yaklaşıyordum, galiba daha fazla dayanamayacaktım.
Bir kaç gel gitinden sonra boşaldığımı hissettim. Aiden ise içimden çıktıktan sonra boşalmıştı.
Derin derin nefes alarak kendimize gelmeye çalışıyorduk. Altı yıl, tam olarak altı yıldır bu hissi yaşayamamıştım.
'Seni çok özlemişim.' Yavaşca ona doğru sokularak burnumu boynuna gömdüm. 'Bizi özlemişim.'
--
Geç uyumamıza rağmen, sabah erkenden uyanmıştım. Nedenini anlamadığım bir şekilde dinlenmiş hissediyordum kendimi.Aiden'ı uyandırmadan yataktan kalkıp, duşa doğru ilerledim. Hızlıca duş aldıktan sonra, üzerime kot şort ve siyah bir tişört geçirdim. Ardından ise aşağıya indim. Buraya geldiğimizden beri elime telefonumu almamıştım. Kim bilir ne kadar cevapsız arama birikmişti.
Çantamdan çıkarttığım telefonu açtığımda tam olarak 42 cevapsız arama ile karşılaşmıştım. Mesajlara bakmamıştım bile.
Çoğu babam ile abimden olsa da Isaac bile defalarca aramıştı. Babam beni kim bilir ne kadar merak etmiştir. Kimseyi aramam gerektiğini biliyordum ama yine de duramamıştım.
Mason'ın gönderdiği yeni telefon ile babamı aradım. Çok fazla da riske girmek istemiyordum.
'Elijah Summers ile görüşüyorsunuz.' Babamın telefonu böyle açmasına şaşırmıştım ilk önce. Tabi yabancı bir numara ile aradığımı hatırlayana kadar.
'Benim, baba.' Bir an duraklasa bile cevap vermesi uzun sürmemişti. 'Grace, kızım?' Rahatlamış gibiydi. 'Seni merak ettim, kaç gündür açmadın telefonu.' Görmese bile başımı salladım. 'Özür dilerim baba.'
'Sen iyimisin? Şirketten ayrılmışsın, Isaac ile kavga mı ettiniz?' Bu konuşmayı telefonda yapmak zordu.
'Biz Isaac ile ayrıldık.' Diğer taraftan nefesini dışarıya üflediğini duydum. 'Grace nerdesin? Lütfen bana tekrar başa döndüğümüzü söyleme.' Aiden'ın kaybettiğimde ki halimden bahsediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...