Neredeyse hava kararmak üzereydi ve Aiden hâla eve gelmemişti. Sadece konuşacaklarını belirtmişti, bu neden bu kadar uzun şürmüştü ki?
Bir kaç defa aramıştım, ama cağrılarım bir kaç kez cevapsız kalınca pes ettim. Böyle beklerken zaman geçmiyordu hiç.
Mason'a kesinlikle güvenmiyordum, birşeyler çevirdiğine adım kadar emindim ama elimden gelen birşey yoktu.
Bir süre sonra dış kapının açıldığını duyduğumda ayağa kalkıp hızla oraya doğru ilerledim.
Aiden zar zor içeri girdi. Yüzüne baktığımda morluk ve kanlar içerisinde olduğunu gördüm. Kahretsin böyle birşey olacağını tahmin etmeliydim. Yanına koşup koluna girdim. 'İyimisin, ne oldu?!' Arkasındaki kapıyı kapatıp, içeriye girdik.
'İyiyim, iyiyim.' Yürümekte bile zorlandığını gördüm. 'İyi değilsin, hastaneye gidelim.' Başını iki yana salladı. 'Olmaz.' Bana tutunarak salona doğru ilerledi. 'Aiden lütfen, ciddi birşey olabilir.' Tekrar başını sallayıp koltuğa oturdu.
Gerçekten berbat haldeydi. 'Mason'mu yaptı bunu?' Cevap vermemesi düşüncelerimi onaylamıştı. Delirmek üzereydim. Böyle birşeyi nasıl yapardı? Neden?
'Yemin ederim onu fena yapacağım.' Sinirle ayağa kalktığımda Aiden elimi tutmak için uzanmak istedi ve birden acıyla inleyip tekrar arkasına yaslandı.
Endişeyle yanına oturdum tekrar. 'Lütfen, hastaneye gidelim Aiden.' Gerçekten iyi değildi. Haraket edememesi ciddi bir durumun göstergesi olabilirdi ama inattı işte. Gitmek istemiyordu.
Parmaklarımı yavaşca çenesinin altına yerleştirip başını kaldırdım. 'Herzaman böyle mi olcak artık?' Yüzündeki yaralar karşısında yüzümü buruşturdum. Kim bilir canı ne kadar yanıyordu.
'Bilmiyorum.' Nefesimi dışarıya üfledim. 'Yukarıya çıkabilirmisin? Şu yüzüne bir bakalım.'
Başını sallayıp ayağa kalkmaya çalıştı. 'Yavaş, dur yardım ediyim.' Koluna girip yavaşca yukarıya çıktık.
Pansuman malzemelerinin bulunduğu banyoya girdiğimizde Aiden küvete yaslandı.
Ecza dolabından bir ilaç çıkartıp elimdeki pamuk parçasına döktüm. 'Canını yakabilir.' Yavaşca burnundaki kanı temizledim ve ardından yeni bir parça alıp dudağındaki kanı temizledim.
Ben yüzümü buruştururken, Aiden hiç bir tepki vermeden yüzümü inceliyordu.
Sonunda işim bittiğinde, elimdekileri çöpe attım. Aiden doğrulmak istediğinde tekrar acıyla inledi. 'Dur.' Tişörtünü hafifce yukarıya sıyırdığımda vücudunun morluklarla dolu olduğunu gördüm.
'Tanrım! Aiden sana ne yaptılar böyle?' Nefesini dışarıya üfleyip tekrar küvete yaslandı. Cevap vermemesi beni iyice sinirlendiriyordu ama ben bir şekilde sorularıma cevap bulmayı bilirdim.
Çekmecede bulduğum bir makas ile tişörtünü kestim. Başka türlü canı yanmadan çıkartamazdım. Elimi yavaşca vücuduna dokundurduğumda yüzümü buruşturdum. 'Çok yanıyor mu canın?' Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda gülümsedi. 'Artık yanmıyor.'
'Hadi seni yatıralım, ben de sana ağrı kesici getiriyim.' Koluna girdikten sonra yatak odasına götürdüm. Dolabından bulduğum bir eşofman ile tekrar yanına gittim. 'Ben hallederim.' Deyip elimdeki eşofmanı aldı. 'Eminmisin?' Başını salladı. 'Tamam ben sana ağrı kesici getiriyim o hâlde.' Odadan çıkıp aşağıya indim. Koltuğun üzerindeki bulduğum telefonumu alıp Mason'u aradım.
Aramamı cevaplaması uzun sürmemişti. 'Nerdesin?' Karşı taraftan güldüğünü duydum. 'Çokmu özledin beni güzelim?' Gözlerimi devirdim. 'Mason nerdesin?' Verdiği adresin neresi olduğuna dair hiç bir fikrim yoktu, ama bir şekilde bulacaktım artık. 'Bir saate oradayım.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...