Yine bütün gecem uykusuz geçmişti. Bende bu yüzden kendimi resimlerime vermiştim.
'Grace çık artık şurdan neredeyse öğlen oldu.' Laurel'ın içeriye dalmasına bile aldırmadan devam ediyordum. 'Şu haline bak her yerin boya olmuş. Birşey de yemedin. Ne yapacağım ben seninle?' Söylenmeye başlamıştı tekrar.
'İstemiyorum Laurel.' Homurdanarak dışarıya çıktı. Öğlen mi oldu demişti o? Of hangi ara geçmişti okadar zaman? Nefesimi dışarıya üfleyip elimdeki fırçayı bıraktım.
Bütün gece düşünmüştüm. Galiba Mason'a istediğini verip, Jay'in yanına gitmek zorunda kalacaktım. Çünkü elindeki görüntürle birşey yapmasından korkuyordum.
Çebimdeki telefonu çıkartıp Jay'i aradım. 'Grace? Aramanı beklemiyordum.' Zaten bende hiç aramak istemiyordum.
'Konuşmamız gerel Jay.' Dedim sadece. 'Peki, konuşalım. Evdeyim, buraya gel.' İtiraz edecek vaktim yoktu. Ayrıca suyuna gitmem gerekiyordu şu anda. 'Tamam geliyorum.'
Telefonu kapatıp odama çıktım. Kıyafetlerimi ayarladıktan sonra banyoya girdim. Üzerimdeki boyalı kıyafetleri kirlilerin arasına atıp sıcak suyun altına girdim.
Rutin işlerimi halledikten sonra banyodan çıktım tekrar. Üzerimi giydim, ardından saçımı kurutup makyajımı yaptım.
Çantamı da altıktan sonra dışarıya çıktım. Araba ile gidebilirdim, ama yolu bulabileceğimden emin değildim. Bu yüzden taksiye binmeye karar verdim.
--
'Hoşgeldiniz bayan Summers, bay Thorne içeride sizi bekliyor.' Kapıdaki hizmetçi bana içeriye kadar eşlik ettikten sonra tekrar gitti.'Grace, beni gerçekten şaşırttın.' Yemin ederim onu şu anda buracıkta boğmak istiyordum. Ama yapamazdım. Bu yüzden sadece gülümsedim. 'Ben dün akşam hakkında konuşmak için geldim.' Eliyle koltuğa işaret etti. Ve ben oturduktan sonra karşıma geçti.
'Biraz abarttığımı fark ettim. Sonuçta sen de kötülüğümü istemezsin değilmi?' Gülümseyerek arkasına yaslandı. 'Tabiki istemem.'
Adi yalancı. Dün yakalanırsan benim başım derde girmez demişti.
Neyse sakin ol Grace, odaklan. 'Jay.' Yerimden kalkıp yanına oturdum. 'Geldiğimden beri bana tek iyi davranan erkek sendin.' En azından buna salak gibi inanmıştım. 'Bunların hepsinin sadece bir oyun olduğuna inanmak istemiyorum.' Yavaşca elini tuttum. Kendimden şu anda nefret ediyordum.
"Seçim senin." Mason'un cümlesi geldi aklıma. Ondan da nefret ediyordum.
Jay elini elimden çekip belime sardı. Onu itmemek için kendimi zor tutuyordum. 'Ciddimisin?' Galiba yemişti.
'Gayet ciddiyim.' Gözlerimi gözlerine diktim. 'Peki dün olanlardan sonra neden? Benden nefret ettiğini düşünüyordum.' Aslı öyleydi zaten. 'Bilmiyorum, galiba bu işlerle uğraşman hoşuma gitti. Karanlık işler, yer altı, fazla heycanlı.' Sırıtmaya başlamıştı.
Tanrım ne yapıyordum ben? 'Nekadar hoşlandın peki?' Yavaşca bana doğru eğildi. Hayır, bunu yapmak istemiyordum.
Elimi göğsüne koyup başımı geriye çektim. 'Biraz anlatsana, gerçekten çok merak ediyorum. Filmlerdeki gibimi?' Güldü. 'Daha tehlikeli.' Elinin belimden aşağıya doğru kaydığını hissettim.
Bir an önce birşeyler yapmam gerekiyordu. 'Jay, dur biri görecek.' Omuzlarını silkti. 'Ağızları sıkıdır merak etme.' Başımı iki yana salladım. 'Peki gel benimle.' Elimden tutup ayağa kalktı. Galiba yatak odasına gidiyorduk. Tanrım! Ne yaptım ben?
Panik yok Grace, dur! Belki odasında birşey bulabilirdim. Tabi ellerinden kurtulabilirsem.
Odasına girer girmez kapıyı arkasından kapatıp beni kendine doğru çekti. Kulağımın arkasından boynuma doğru küçük küçük öpücükler bıraktı. 'Sonunda bana geleceğini biliyordum.' Ne saçmalıyordu şimdi? 'Aiden'ın sana istediğini veremeyeceğinden emindim.' Dudaklarımızı buluşturduğunda bir anlığına affaladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...