25. Ne olursa olsun..

3.1K 121 18
                                    

Saat şu an 04.25'i gösteriyordu. Aiden hâla eve gelmemiş, üstelik bir haber bile etmemişti. Yine eskiye döndüğümüze inanamıyordum. Tam her şey düzelecek derken yine başa dönmüştük. Bu sefer başı belada olan Mason'dı ama. Bize ihtiyacı vardı. Kötü başlangıcımızı geride bırakmıştık onunla. Artık onun hayatımda çok özel bir yeri vardı.

Aiden dışında güvenebileceğim nadir kişilerdendi. Mason sürekli bizim kıçımızı kurtarırdı bu duruma düşeceğimiz aklıma bile gelmezdi. Henüz ne olduğunu bile bilmiyordum, hiç bir şey bilmiyordum ve bu beni bitiriyordu.

Yine Aiden olmadan uyuyamaz hale gelmiştim, kendimi yokluğuna alıştırmak o kadar zorken, varlığına birden alışmıştım yine.

Tam Aiden'ı tekrar aramak için telefonu elime aldığımda dış kapı açıldı. Koşarak merdivenlerden inerken, Aiden bitik bir şekilde içeriye girdi. 'Sen iyi misin?' Bir cevap vermeden kollarını sıkıca etrafıma sardı. 'Aiden.' Cidden endişelenmeye başlıyordum.

'Özür dilerim Grace.' Anlamayarak yüzüne baktım. 'Ne oldu?'

'Sana ne kadar söz versem de bitmiyor, yakamı kurtaramıyorum geçmişimden. Peşimi bırakmıyorlar bir türlü.' Başımı iki yana salladım. 'Seni asla suçlamadığımı biliyorsun değil mi?' Başımı hafifce geriye çekerek gözlerine baktım. 'Suçlanması gereken kişi benim ama.' Çok yorgun gözüküyordu, kim bilir bunca saat ne yapmıştı. 'Yapma Aiden, yorulmuşsun seni yukarıya çıkaralım.' Birlikte yukarıya çıktıktan sonra yatak odasına girdik. Onu yatağın üzerine oturttuktan sonra karşısına geçtim. 'Sakın kendini suçlama tamam mı? Bunun da birlikte üstesinden geleceğiz.' Elimi, ellerinin arasına alarak üzerine bir öpücük kondurdu. 'İyiki varsın.' Hafifce gülümseyerek gözlerine baktım. 'Şimdi bana ne olduğunu anlatmak ister misin?' Bu sefer başını iki yana salladı. 'Olmaz, yine rahat durmazsın.'

'Aiden!' Ciddi olamazdı değil mi? 'En son ne olduğunu unutmadım hâla.' Jarvis'e kurduğumuz tuzakdan bahsediyordu. 'Sonuç olarak adamı yakaladınız değil mi?'

'Ya ters tepseydi?' Ters tepmemişti ama. 'Yapma böyle.'

'Seni bir daha tehlikeye atmayacağım.' Sadece iyiliğimi düşündüğünü biliyordum ama onu bu halde görmek beni de mahvediyordu. 'Tamam, tamam sevgilim. Bak neredeyse sabah olmak üzere, hadi biraz uyuyalım.'

'Kardeşim o durumdayken ben nasıl uyuyayım?' Canının ne kadar yandığının farkındaydım. Yine kendini suçluyordu çünkü, her zaman yaptığı gibi. 'Kendine böyle işkence etmenin hiç bir faydası yok.' Yatakta arkaya doğru kayarken, Aiden'ı da benimle birlikte çektim. Başını, göğüsüme yasladığında parmaklarımı saçlarının arasından geçirdim. 'Dinlenip kendine gelmen gerekiyor, sabah birlikte bir çözüm bulabiliriz.'

'Sen hiç bir şeye karışmıyorsun.' Derin bir nefes alıp verdikten sonra cevap verdim. 'Tamam.' Onu bu kadar çaresiz görmek berbat bir şeydi. Ben hiç bir şey yapmadan duramazdım ki. Ne yapabileceğime dair de bir fikrim yoktu üstelik. Noah, ya da Chris'e gitsem anından haberi olurdu. Tek başıma araştırmaya kalksam, nereden başlayacağımı bilmiyordum. Yıllarca bu hayattan çok uzak kalmıştım, ama belliki tekrar ayak uydurmamız gerekecekti. Çünkü ne olursa olsun, Aiden'dan vazgeçmeyecektim.

Sabah ikimiz de gözlerimizi çalan telefon yüzünden açmıştık. Aiden yastığının altından çıkardığı telefonu hafifce kalkarak kulağına götürdü. 'Söyle Chris.' Galiba diğer taraftan bir haber gelmişti. Aiden telefonu kapatarak yataktan kalktı. 'Nereye?'

'Mason'u bulmaya.' Sırtını bana dönerek, dolaptan üzerine giyecek bir şeyler çıkardı. 'Şu inadından vaz geçip, bana ne olduğunu anlatacak mısın?' Bir cevap vermediğinde arkasına geçtim. Kollarımı beline bağlayıp, başımı sırtına yasladığımda derin bir nefes aldı. 'Lütfen kendine dikkat et.' Aniden bana doğru dönerek, dudaklarıma kapandığında afallamıştım. 'Ne olursa olsun, seni çok seviyorum tamam mı?' Bir adım geriye atarak tişörtünü de üzerine geçirdi.

Game of Seduction | 18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin