12. Futbol

55.5K 881 81
                                    

Los Angelestaki ilk ders günüm gelmişti. Erkenden kalkıp hazırlanmaya başlamıştım. Abby'ı, Ruby'i ve belkide Aiden'ı görecektim bugün.

Aiden demişken o mağlum günden sonra birdaha görmemiştim. Ve dürüst olmak gerekirse onu görmeye heycanlanıyordum.

Abby ile konuşmuştum ama olanları anlatırken o detayı atlamıştım. İlk olarak vereceği tepkiyi ölçmem gerekiyordu.

Ona fazla çaktırmadan sorular sormuştum. İşte birlikte olduğu kızları falan. Bana anlattığına göre kızlarla yatıp onları birdaha aramazmış.

Hatta Melanie'nın dediğine göre işini bitirdikten sonra yüzüne bakmadan yanından kalkıp gitmiş.

Bu anlattıkları beni başta korkutmuş olsa bile o günü tekrar düşündüğümde bana sarılarak uyuduğunu ardından beni öptüğünü hatırladım. Belki diğer kızlardan bir farkım vardır?
--

'Hadi Grace gecikeceksin.' Kapıma dayanan Laurel'ı duyduğum son kez aynada kendimi süzdüm. Ardından ise okul okul çantamı alıp odamdan çıktım.

Henüz yolları bilmediğim için ilk bir kaç gün şöförümüz David götürecekti beni. Sonra ise babamın hediyesi olan arabam ile gidecektim.

David beni okulun önüne bıraktığında ders neredeyse başlamak üzereydi. Kapının önünde bekleyen Abby ben hızla müdürün odasına çekiştirdi.

Aynı sınıfta olduğumuzu duyduğumuzda yerimizde duramıyorduk. Los Angelesdaki ilk ve en iyi arkadaşımdı o benim.

Sınıfa girdiğimizde kısaca öğretmene kendimi tanıttım. Bu öğretmeni buraya ilk geldiğimde görmüştüm. Kendisi aynı zamanda okul takımının koçuydu.

Sınıftaki bazı yüzleri tanıyordum zaten.

Abby'nın arkasına geçtiğimde kitaplarımı masanın üzerine koydum. Etrafıma baktığımda sınıfın diğer tarafından Ruby bana el sallıyordu. Ona gülemsedikten sonra tekrar önüme döndüm.

Öğretmen başladıktan 15 dakika sonra kapı çaldı. Çantasını tek omuzuna asmış bir şekilde Aiden girdi içeri. 'Bay Connor, sizi aramızda görmek bizim için bir şereftir.'

'Yapmayın ama koç.' Dedi Aiden gülerek. 'Geç yerine, birdaha olmasın.'

Oturmak için yerine geçerken başını bana doğru döndü. En azından bir gülümsemesini beklerken hiç bir tepki vermeden tekrar diğer tarafa dönmüştü.

Gerizekalı Grace. Ne bekliyordunki? Gelip sana sarılmasını falanmı? Çocuğun ünvanı belliydi. Sen de sadece altına aldığı kızlardan birisin.

Dikkatimi toparlayıp öğretmeni dinlemeye başladım. 'Bayan Summers.' Galiba biraz gecikmiştim çünkü sorduğu soruyu kaçırmıştım.

'Boston çay partisini anlatabilirmisin bize?' Bunu biliyordum. Evet anlatabilirdim.

'Hadi ama koç, ilk günden yapılmaz ki.' Bu Abby'nın sesiydi. Sınıftakilerin bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Arkalardan gülenler bile vardı.

'Boston çay partisi, 16 Aralık 1773'de yapılan sembolik bir eylemdir. O zamanlar Boston Büyük Britanyanin bir kolonisiydi ve çay, kahve, şeker gibi ürünlerin üzerine fazlaca vergi koydukları için Boston'da gemilerdeki tonlarca çayı denize döktüler.'

'Ah işte işime yarayan bir öğrenci. Aferin Grace.' Gülümseyerek başımı salladım. Evet biraz çalışkanımdır, derslerimi hiç bir zaman aksatmamıştım.

'Evet arkadaşlar, Boston çay partisi, Grace'ın anlattığı gibi sembolik bir eylemdir. Hiç şiddet içermemiştir ama yinede amerikanın bağımsızlık savaşına yol açan nedenlerden biridir.'

Game of Seduction | 18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin