'Artık bakabilirmiyim?' Düşmemek için Aiden'a sımsıkı tutunmuştum. O ise elleriyle gözlerimi kapatıyordu. 'Tamam az kaldı.'
Fazlasıyla sabırsızlanmıştım ve nerde olduğuma dair hiç bir fikrim yoktu. 'Hazırmısın?'
'Evet çatliyacağım artık.' Gözlerimin önünden ellerini çektiği anda gözlerimi açtım. Açtığım anda ise karşımdaki görüntüye aşık oldum.
Bukadar yükseğe çıktığımızı farketmemiştim bile. Yerden tavana kadar uzanan pencerelerden bakınca binalar ayaklarımızın altında kalıyordu hep. 'Beğendinmi?' Yüzümde kocaman bir gülümseme ile Aiden'a döndüm. 'Delimisin sen? Bayıldım!'
Mason'un evine girdiğimden beri böyle bir evim olsun istemiştim. İnsan hiç sıkılmazdı böyle bir yerde.
'Henüz tadilat bitmedi, fazla sürmez ama.'
Etrafıma bakarken gözlerimin dolduğunu farkettim. Neden sürekli böyle sulugöz olmak zorundaydım?
'Ağlıyomusun sen?' Aiden bana yaklaşarak kollarını belime sardı. 'Biz bunu gerçekten yapacakmıyız? Yani sonunda oldu mu gerçekten?'
'Gel buraya sulugöz.' Gülerek beni kendine bastırdı. 'Artık burdayız, birlikteyiz.' Bir süre öyle durduktan sonra elimden tutup diğer odaya çekti. 'Henüz evin geri kalanını görmedin.'
Haklıydı, hem duygusallığın zamanı değildi. Artık herşey çok güzel olacaktı.
Diğer odalar boya kutularıyla doluydu. Aiden zaten tadilatın bitmediğini söylemişti. 'Nezaman biter burası?' Çok heycanlanmıştım. 'Bir hafta, bilemedin bir buçuk.'
Üzerimdeki çeketi çıkartıp bir kenara attım. 'Ne yapıyorsun?' Boya kutusuna ilerleyerek
Kapağını açtım. Ardından ise boya fırçasını aldım. 'Bu süreci hızlandırıyorum.' Gülerek bir fırça da o aldı. 'Peki, hadi bakalım.'Elimdeki fırçayı beyaz boyaya batırdıktan sonra önümdeki koca duvara döndüm.
Bir süre sonra Aiden'ı çalışırken izlemeye başlamıştım. Onu bizim için bukadar ciddi bir şekilde çalışırken görmek güzeldi. Yavaşca ona yaklaşıp, fırçamdaki boyayı sırtına sürdüm. Ardınden ise gülerek odanın diğer tarafına koştum. Aiden kendi elindeki fırça ile beni takip edip, köşeye sıkıştırdı. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile fırçayı, yüzümün yakınlarında tutuyordu.
'Tamam özür dilerim! Aiden yapma!' Gülerek başını iki yana salladı. 'Bu işler böyle olmaz bayan Summers. Ödeşmemiz lazım.' Boyanın yüzüme değmemesi için başımı diğer tarafa çevirdim.
'Peki, ne istersen yaparım!' Gülerek fırçayı çekti. 'Ne istersem?' Ses tonu ciddileşmişti artık. Bakışlarını dudaklarıma kaydırarak, kendi dudaklarını diliyle hafifce ıslattı. 'Her ne istersen bay Connor.'
Başını bana yaklaştırdığında, tam beni öpeceğini düşünürken başını geriye çekti. 'Peki, bunu düşüneceğim.' Gülerek göğüsüne vurdum. 'Çok kötüsün Aiden!'
Başını iki yana salladı. 'Sen kaşındın güzelim.'
Bütün odayı bitirmiştik. Hatta hızımızı alamadan bir odaya daha el atmıştık. Bu gidişle en fazla bir haftaya buraya taşınabilirdik, yani en azından öyle umuyordum.
Koca pencerenin önüne oturup, dışarıyı izliyordum. Güneş batmak üzereydi.
'Grace!' Diğer odadan seslenmişti Aiden. 'Efendim?' Salona girdiğinde üzerini değişmişti bile. 'Hadi çıkalım.' Şaşkın bir şekilde yüzüne baktım. 'Nereye?' Gülerek yanıma oturdu. 'Burda kalacağımızı düşünmedin değilmi? Bu gece için bir oda tuttum bize.' Başımı iki yana salladım. 'Burda kalmak istiyorum.' Bana doğru eğilerek başıma bir öpücük kondurdu. 'Az kaldı, çok az.' Nefesimi dışarıya üfleyerek ayağa kalktım. 'Peki, hadi gidelim.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...