'Saçmalama lütfen, hemen gidecek değiliz değilmi?' Daha eve bile gitmemiştim.
'İyi, akşam dokuzda çıkıyoruz o halde. Hem benimde gitmeden bir kaç şey halletmem gerekiyor.' Başımı salladım. 'Akşama görüşürüz o hâlde.'
Logan'a güvenmemem gerektiğini biliyordum. Artık hiç kimseye güvenmemeliydim ama başka çarem yoktu ki.
Tekrar aşağıya indiğimde arabaya binip eve doğru gittim. Şimdi başımıza birde New York çıkmıştı.
Kırmızı ışıkta durduğumda, yan koltuğun üzerinde duran çantamda telefonumu çıkartıp, abimi aradım.
'Abilerin en yakışıklısı en karizmatiği.' Arkadan müzik sesi geldiğini duydum. Bu saatte nerdeydi bu yine? 'Ne var baş belası?' Yeşil ışık yandığında, ayağımı frenden çekip gaza bastım. Bahar tatili kutlamaları başlamış anlaşılan.
'Ben bir kaç günlüğüne New York'a gidiyorum, beni idare edersin değilmi?' Diğer taraftaki müzik sesi azalınca abimin sakin biryere gittiğini anladım.
'Saçmala Grace tabi ki öyle birşey yapmayacağım.' Nefesimi dışarıya üfledim. B planına geçmeliydim o hâlde.
'Peki abicim, bende babama arabanı servise vermenin gerçek nededini anlatırım ve bütün tatili evde kardeş kardeş oturarak geçiririz.' Artık başka çaresi kalmamıştı.
'Tamam baş belası, bu sefer sen kazandın.' İşte duymak istediğim tam olarak buydu.
'Görüşürüz, seni seviyorum Josh!' En azından bir kaç günlüğüne rahattım.
Eve geldiğimde direkt odama çıktım. New York'ta nekadar kalacağımızı veya ne yapacağımızı bilmiyordum bu yüzden sadece ihtiyacım olabilecek şeyleri küçük bir valize yerleştirdim.
--
"Seni bekliyorum." Logan'ın mesajı ile dışarıya çıktım. Elimdeki valizi eline tutuşturup, arabanın yolcu koltuğuna geçtim.'Neden New York?' Logan direksiyonun arkasına geçtiğinde havaalanına doğru yola çıktı.
'Önemli bir görüşmem var.' Nefesimi dışarıya üfledim. 'Peki ben neden geliyorum seninle?' Gözlerini yoldan ayırarak, başını bana çevirdi. 'Çünkü o görüşmeye benim yerime sen gideceksin.' Gözlerimi kocaman açtım. 'Ne?' Şaka yapıyor olmalıydı.
'Telaşlanma, sana yapman gerekenleri anlatacağım. Şimdi şu önündeki torpido gözünü aç.' Başımı iki yana salladım.
'Hayır, ben bunun için gelmedim. Tanrım sana güvenmekle hata yaptığımı biliyordum.' Gülerek başını tekrar yola çevirdi. 'Sorularının cevabını alacaksın Grace.' Başımı tekrar iki yana salladım.
'Durdur şu arabayı, seninle hiç bir yere gelmiyorum!' Hâla gülerek, gaza biraz daha fazla yüklendi. 'Logan ciddiyim.'
'Sadece kısa bir görüşme Grace. Önemli birşey değil, karşılığında istediğin cevabları alacaksın.' İçimdeki bir ses bunun tam olarak doğru olmadığını söylüyordu.
'Seni tehdit etmek istemiyorum, canını da yakmak istemiyorum. Bu yüzden uslu bir kız ol ve beni dinle.' Başından beri bir seçeneğim yoktu aslında. Logan ne yaptığını çok iyi biliyordu ve bu sadece ondan daha çok nefret etmemi sağlıyordu.
'Torpido gözü.' Torpido gözünü açtığımda içinde bir zarf vardı. Zarfın içinde ise bir fotoğraf.
'Thomas Atwell, görüşeceğin kişi.' Fotoğrafın üzerinde yirmili yaşlarda bir adam vardı. Dikkatimi çeken birşey yoktu sıradan bir iş adamı gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...