Selaamm, artık yavaş yavaş finale yaklaşıyoruz. Lütfen beni bu son bölümlerde yanlız bırakıp oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Seviliyorsunuz!♡
♡♡
'İyidir Scott, senden naber?' Bu lanet konuşmanın uzamaması için birşeyler yapmam gerekiyordu.'Aiden, bizim işimiz vardı.' Başını salladı. 'Peki, ben Chris'lere çıkacağımızı haber edeyim.'
'Scott, kendine iyi bak dostum. Okulda görüşürüz.'
Aiden arkasını dönüp, masaya doğru ilerlerken, ben scott ile yanlız kalmıştım. Lanet olsun!
'Erken ayrılıyorsunuz.' Scott bana doğru bir adım attığında yerimden kıpırdamadım. 'Sana ne?'
'Yapma Grace.' Parmağını kalbimin olduğu yere götürdü. 'Beni gördüğünde, şu kalbinin nasıl çarptığını biliyorum.'
Bu dedikleri kahkaha atmama sebeb olmuştu. Kendini ne sanıyordu bu ya?
Hâla gülerek kolunu ittim. 'Kalbimin bu kadar atmasının sebebi inan sen değilsin. Artık hayatımda beni gerçekten mutlu eden birisi var!'
Dediklerimin karşısında sadece sırıtıyordu. Tanrım, gerçekten suratının ortasına yumruğumu geçirmek istiyordum.
'Grace..' cümlesini bitiremeden onu kestim. 'Yeter, artık benden uzak dur! Sana karşı içimde hiç bir şey kalmadı. Artık nefret bile etmiyorum, çünkü buna değmezsin anladınmı?'
Onu öylece orada bırakıp, Aiden'ın yanına ilerledim. 'Bişey mi oldu bebeğim?' Başımı iki yana salladım. 'Hayır, artık çıkalım mı?'
'Peki, hadi gidelim.' Kolunu belime sardığında ona yaklaştım ve kalabalığın arasından dışarıya çıkarak kurtulduk.
Dışarıya çıktığımızda yağmur başlamıştı. Londra'da normaldi neredeyse her gün yağmur yağardı ama Los Angeles'ta yaşadığımdan beri fazla görmemiştim.
Özlemedim desem yalan olurdu, çünkü yağmurun verdiği huzur bambaşkaydı.
Omuzumda hissettiğim ağırlık ile düşüncelerimden çıktım. Aiden, ceketini omuzlarıma asmıştı. 'Başıma hastalanmanı istemiyorum.' Gıcık ya.
'Şimdi de sen ıslanıyosun ama.' Ceketinin altından bana sarıldı. 'Bana bişey olmaz.'
Malesef kapıda valelerin hiç biri yoktu. 'Yürüyelim mi? Hava almış oluruz.' Yağmurda yürümeyi seviyordum.
'Peki, ben anahtarı alıp geliyim o hâlde.'
Kısa bir süre sonra geri döndüğünde birlikte yürümeye başladık. Yağmur damlalarının yüzüme vurması bir nevi terapi gibi gelmişti. Az önceki sinirim kaybolmuştu bile.
Yağmur hızlandıkça, biz de hızlandık. Sonunda arabayı bulduğumuzda ise sırıl sıklam olmuştuk bile.
Hızlıca arabaya bindik ve Aiden arabayı ısınmamız için çalıştırdı.
Başını dönüp bana baktığında ise gözlerinin karardığını farkettim.
Ne olduğunu anlamayarak başımı öne eğip elbiseme baktım. Islandığı için, içim tamamen gözüküyordu.
'Eve kadar bekleyebileceğimi düşünmüyorum.' Bana doğru eğildiğinde başımı çevirdim. 'Saçmalama!' Omuzumda asılı olan ceketini alıp, üstümü örttüm.
Gülerek tekrar önüne döndü ve Royale'dan ayrıldık.
'Yavaş kullanırmısın şunu?' Kaç ile gittiğini bilmek bile istemiyordum şu an. 'Olmaz, sabredemiyorum.' Aslında şu an onunla uğraşmak eğlenceli olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
أدب المراهقينAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...