Doğru bir şey mi yapmıştım? Yoksa onu aramakla büyük bir hata mı etmiştim? Kafam çok karışıktı, ama şu anda aklıma başka biri gelmiyordu. Üstelik bana yardım edeceğinden bile emin değildim. Ona güvenmiyordum, zerre kadar güvenmiyordum hatta.
Tanrım nolur yardım et! Aklımı kaçırmak üzereydim. Sevdiğim adam kim bilir ne durumdayken ben burda, o alçağın keyfini bekliyordum.
Yardımını istediğimi duyduğunda şaşırmıştı, aynı anda da sanki bu anı bekliyormuş gibiydi. Eline geçen bu fırsatı çok iyi kullanacaktı bunun farkındaydım ama sonuçlarını da göze almak zorundaydım.
Chris ve Noah ile de konuşmuştum, ellerinde işimize yarayabilecek hiç bir şey yoktu. Mason ile Aiden'ın nerede olduklarını bile bilmiyorlardı. Ellerinden geleni yaptıklarına emindim, ama malesef bu yeterli değildi.
Telefonum tekrar çaldığında zaman kaybetmeden açtım. Beni buluşacağımız yeri söylemek için arayacaktı.
'Bar Sinister.' Duyduğum mekan ismi ile gözlerimi kocaman açtım. 'Oraya hayatta giremem.'
'Bu benim sorunum değil bebeğim.' Lanet olsun! Bilerek yapıyordu, bu onun için intikam gibi bir şeydi. Öylece pes etmeyecektim ama, gitmeliydim yanına. 'Tamam, lanet olsun geliyorum bekle.'
Bar Sinister dediği yere daha önce hiç girmemiştim, ama nasıl bir yer olduğunu biliyordum. Normal gece kulübleri gibi değildi. Daha karanlık, daha marjinal bir yerdi. Bu hâlde oraya giremeyeceğim zaten belliydi, ama girmem gerekiyordu. Tek umudum oradaydı çünkü.
Kıyafet dolabımı açarak hızlıca ne giyebileceğime karar vermeye çalıştım. Bulduğum latex mini bir etek ile üzerine aynı renkte dar bir bustiyer seçtim. Üzerimdekilerin ne kadar iddialı olduğunun farkındaydım ama başka türlü o kulübe hayatta giremezdim. Zaten O da bunun farkındaydı ve beni bu yüzden bu kadar zorluyordu.
Üzerimi değiştirir değiştirmez ise evden çıkarak, arabaya atladım.
Yaklaşık yarım saat sonra Bar Sinister'ın önüne gelmiştim. Kapının önündeki sırayı beklemeden öne geçtim. Daha fazla kaybedecek zamanım yoktu. Koruma beni yukarıdan aşağıya kadar süzdükten sonra yüzüme baktı. Cüzdanımdan çıkardığım bir miktar parayı eline sıkıştırdıktan sonra ise sonunda kapıyı açtı.
İçeriye girdiğimde kendimi kapkaranlık bir koridorda bulmuştum. Koridoru sadece yerdeki, yolu gösteren neon oklar ışıklandırıyordu. Ceketimi gardroba verdikten sonra içeriye geçtim.
İçerisi aşırı kalabalık olmakla kalmayıp, aynı zamanda fazla gürültülüydü. Tamam kabul, normal şartlarda olsa deli gibi eğlenmeyi seven biriydim ama bu durumda burda olmaktan nefret ediyordum. Attığım her adımda aklımda Aiden vardı, onun için buradaydım. Onu kurtarabilmek için.
Mekanda ilerlerken aynı anda etrafımı inceliyordum. İçerideki ışıklandırma fazla değildi, insanların yüzlerini zar zor görebiliyordum. Tavanda asılı olan avizeler, içinde sahte mum dolu şamdanlar mekanın gotik tarzına fazlasıyla uygundu.
Podyumda dans eden kadınlar, kimin eli kimin belinde olduğu belli olmayan insanlar. Burda olmaktan ciddi şekilde hoşlanmıyordum. Fazla gergindim ve bunun en büyük nedeni burada biryerde O'nun beni beklemesiydi. Bir an önce burdan çıkmak istiyordum. Bir an önce işimi halledip, buradan defolup gitmek istiyordum.
Sakin ol Grace, Aiden için yapıyorsun bunu. Gerçi o buraya geldiğimi bir bilse, işim biterdi. Asla dilinden kurtulamazdım. Bu geceyi atlatabilmek için ilk önce sert bir şeylere ihtiyacım vardı. Bar'a doğru ilerlediğimde barmen direkt bana baktı. 'Viski, buzlu olsun.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...