Dudaklarıma doğru eğilmek istediğinde onu durdurdum. 'Aiden, dur.'
Geriye çekildiğimde nefesini dışarıya üfledi. Sabırsızlandığını görebiliyordum.
İçeriden gelen Mason'ın sesi ile ikimizde ayağa kalkıp, odadan çıktık.
'Aklını mı kaçırdın sen?!' Aiden'ın yakasına yapışmıştı. O ise sadece gülüyordu. 'Süprizimi beğenmedin mi yoksa kuzen?'
Gözleri resmen ateş püskürtüyordu. 'Sikeyim yapacağın süprizi, kıza biraz zaman ver dedim. Hadi onu geçtim buraya gelerek onu da kendini de ne tür bir tehlikeye attığının farkında mısın?'
Aiden'ın yüzündeki gülümseme yavaşca kayboldu.
'Geri zekalı piç, Trevor buraya geldiğini öğrenmiş. Her an buraya gelebilir. Bok vardı sanki. İki gün dedim sana, ayarlayacaktım her şeyi!'
Aiden başını iki yana salladı. 'Nasıl ya?! Yememiş içmemiş benim ülkeye girmemi mi beklemiş amına koyayım.'
Sinirle yumruğunu duvara geçirdi. Ben ise hâla neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.
'Al şunu,' yerdeki çantayı Aiden'ın kollarına sıkıştırdı. 'Bu da aşağıdaki arabanın anahtarı. Şimdi hemen gitmelisin.'
Aiden gözlerini bana diktiğinde üzerlerine doğru bir adım attım. 'Ben de geliyorum seninle.'
Olanlara rağmen sesimin sakince çıkmasına şaşırmıştım.
'Saçmalama güvenli değil.' Az önce beni bırakmayacağını söyleyen kimdi acaba?
'Bana bak!' Sesimi yükseltmeye başlamıştım. 'Daha az önce beni bırakmayacağını söylemedin mi? Ben de geliyorum işte.'
Sadece bir kaç saat önce ondan kaçarken şimdi peşinden gidiyordum. Korkuyordum çünkü. Onu tekrar kaybetmekten korkuyordum. Sürekli diken üzerinde yaşadığım günleri geride bıraktığımı düşünürken şimdi kendimi tekrar o durumda bulmuştum.
Ben kafamı toparlamak için meşgulken ona bir şey olmasına izin veremezdim. Her şeye rağmen o benim sevdiğim adamdı. Yanında olmak istediğim adam.
'Grace olmaz, çok tehlikeli.' Omuzlarımı silktim. 'Başlatmayın tehlikenize. Altı yıl. Altı yılım onsuz geçti. Yanından ayrılmayacağım anladın mı?'
İkisi de ciddi olduğumu anladıklarında başlarını salladılar. Henüz valizimi boşaltmadığım için onu da yanıma aldım.
'Aiden nereye gideceğini biliyorsun. Yolda arabanı değiştirmen gerekecek. Ben seni arayana kadar sakın bana ulaşmaya çalışma.'
Acele ile aşağıda duran arabaya bindik. Ardından Aiden gaza yüklenerek yola çıktı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Açıkcası umrumda da değildi. Onun yanında olduğum sürece ve güvende olduğumuz sürece önemli değildi.
Dört saati geçkin süredir yoldaydık. Aiden birden ana yoldan çıkıp, arabayı durdurmuştu. 'Sen burada dur bitanem. Sakın arabadan çıkma.'
Başımı sallayarak etrafıma bakındım. Houston isimli bir şehire gelmiştik ve bir tür barın önünde durmuştuk. Aiden bir kaç dakika sonra tekrar geri döndü.
'Hadi Grace, acele et.' Arabadaki çantaları aldıktan sonra Aiden ile bir diğer arabanın yanına gittik. Hepsi birbirinden hızlı spor arabalarıydı. Normal çünkü hıza ihtiyacımız vardı.
Tekrar yola çıktığımızda Aiden biraz daha sakinleşmişti. Yüzünü hafifce bana doğru döndü. 'Yeniden hayatına gireli sadece bir kaç gün oldu ve şimdiden kendini belanın ortasında buldun.' Gülerek elimi yanağına koydum. 'Ben seni belaların ile sevdim.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game of Seduction | 18
Teen FictionAdım Aiden.' Diğer kulaklığımı da çıkartıp başımı adının Aiden olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. 'Adını sorduğumu hatırlamıyorum.' Onu bozmaya çalışsam bile sırıtmaya devam ediyordu. 'Biliyorum, ama az sonra şu ilerideki tuvalet kabininde ihtiyacın...