Merhaba,
100 bölümdür bana ve Ahu'ya katlandığınız için teşekkür ederim :)
Bir Arka Sokaklar, bir biz 🙊 :))
Bu bölüm biraz Ahu'nun içini okuyacağız :)
Keyifli okumalar 🧡
🎈
Mahalledeydim.
Odamın ışıkları açıktı, kalbimin Işık'ı uyuyordu. Onun minik minik nefes alışını duyuyordum odamızın içinde. Sanki bu ev yanıp kül olmamıştı, baştan yapılmamıştı, ben hiç evden ayrılmamıştım.
Eskisine göre daha az kullanılmış olduğu için yayları sert ama dokusu yumuşacık yatağım yine camın köşesindeydi. Evde olmayışıma rağmen düzeni değiştirmemeleri benim için büyük incelikti.
Böyle ince ruhlu bir anne babanın elinde, ben nasıl oldu da böyle çekiç gibi biri olup çıktım, anlamış değildim.
Aslında, anne babayla da olmuyordu bu işler. Hadi ben neyse, kilimcinin kör oğluyum. Peki Uzay? Anneme göre aşkın son meyvesi, bana göre tekne kazıntısı, şimdilerde 16'sındaki Uzay'ı koyalım sığır sürüsünün arasına, vallahi dikkat çekmez. Böyle sığırca bir oğlan oldu. Annemin 2 katı eninde, boyu babama yaklaştı son bir kaç sene içinde.
"Dünyaya gelen büyüyor." cümlesi geldi aklıma Dudu teyzenin dantel dolu sandığından çıkıp. O sandıktaki sözlerle büyümüştük bütün mahalle komple. Uzay da, dünyaya gelmiş büyümüş anladık ama, bu kadar da büyünmez ki be kardeşim!
Kardeşim diye demiyorum, huysuz bir ergen irisi oldu çıktı başımıza. Anneme ve babama kök söktüreceği şimdiden belliydi ama neyse ki ben vardım. Kafasını kırıverirdim onları üzerse. Bana bir şey demezlerdi, yabancı değildim sonuçta.
Işık'ın çalışma masasının üzerindeki mantar panoda asılı resimlerimize baktım gözlerimi kısarak. Gözlüğüm bana uzak kentlerin birindeydi. Salonda, çantamın içinde.
Uyku tutmayınca annemlerin yanına gidip, bahçede babamın elleriyle yaptığı çardakta gece çayımı içmeye karar verdim ve annemin üzerini kurdele ile süslediği ev terliklerimi ayağıma geçirip sessizce odanın ışığını söndürüp, bahçeye çıktım. Annem elinin değdiği her şeyi güzelleştirmesiyle bilinir, mutlaka söylemişimdir.
Evin dış kapısını araladım, başımı uzattığım yerde annem ve babamla göz göze geldik. İkisi de beni görünce gülümsedi aynı anda. Bugün yağmurun altında ıslandığım için olsa gerek, üzerimde bir kırgınlık vardı. Gerçekten yağmurdan.
Teoman'la arayı bir nebze de olsa düzeltmemin ardından, dersler yoğunlaşmadan bizimkilerin yanına gelmiştim. Merve küçük yeğenini özlediği için haftasonunu mahallede geçiriyordu, böylelikle tek başıma kalmış olmayacaktım.
'Devranım, Ahu gözlüm. Gel, uyku mu tutmadı?' diye sordu babam her zamanki sevecen sesiyle.
Devran dünya demekti, ben onun dünyası oluyordum. O bana devranım deyince, dünyalar benim oluyordu.
Böyle bir döngü. Dünya döngüsü.
'Tutmadı Şerif Reis. Yerimi yadırgadım.' diye itiraf ettim. Onlardan uzakta geçirdiğim üçüncü senemin başlarındaydım. İlk zamanlar kendi evime alışmak nasıl garip geliyorsa, şimdi de burada kalmak farklı geliyordu.
'Çay getireyim güzel kızıma.'
Başımla onayladım babamı. Sen otur ben alayım demedim, zahmet etme demedim, babam çoktan yolu yarılamıştı. Annem de babam da hızlı insanlardı ve bünyemdeki ağırkanlılık bile onların gerçek çocuğu olmadığımı açık bir şekilde gözler önüne seriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONRA SEN GÜLDÜN (Tamamlandı)
HumorHayat yapbozundaki eksik parçayı arayan Ahu'nun güldüren hikayesi 🐟 Büyüyoruz ve bu umrumuzda değil. 🎈