124. Bölüm - Hoş Mu Geldin?

3.8K 495 618
                                    

Merhaba,

Ege'nin geldiği bölümlere bir yorumlar, bir oy artışı 😒 Ben unutsam, Ahu reyiz bunu unutmaz yalnız :D

Keyifli okumalar 🧡

🎈

Suyun şekil değiştirip gaz haline gelerek havaya karışmasına buhar deniliyor. Buhar ne kadar kibar öyle değil mi? Bence öyle. Şiir gibi, belki biraz bahar gibi.

Yediklerimizle birlikte oluşan ya da nefes alırken içimize kaçan havaya da buhar dememiz gerektiğini düşünüyordum mutfakta çaydanlığın kaynamaktan yorgun düştüğü için çıkardığı beyaz renge benzer buharı izlerken.

Halk ağzında osuruk olarak geçen kelimenin kaba sabalığına bakın bir de. Daha yaratıcı bir isim bulsalarmış, mesela bağırsak isyanı, bağırsak çığlığı... Bağırmasak da olur ama çıkış esnasında bağırıp çığlık atma gibi bir ses olduğunu varsayarsak...

Ah! Neyseki büyük tuvaletimize dışkı diyoruz. Ya ona içki deseydik? İçerden geliyor sonuçta. Diyebilirdik.

Ha! Ne diyordum? Buhar.

Sıcaktan buharlaşmak üzereydim çünkü çay demlenene kadar mutfakta bekledim. Yarım saat oldu, olmadı bilmiyorum ama Ege, çaylar Karadeniz'den yeni mi geliyor diye sormadı. Sorsun diye çok bekledim yalan değil. Beklerken de böyle gereksiz ne var ne yoksa düşündüm durduğum yerde.

Çayları tepsiye koydum. Tepsiyi elime alınca ellerim titriyor, yerine bırakınca eski haline dönüyordu.

Ahu, kendine gel aslanım, kaplanım, panterim, yeni gelin değilsin sen.

Son denememde çay tepsisinden vazgeçip elime aldığım iki ince belli bardağı çay tabağı ile tutup götürdüğümde, Ege kenardan bir sehpa çekti önüne. Eskiden bardakları tek tek götürürdüm. Garsonluktan master yaparak emekliye ayrıldığım için kapmışım bir şeyler. Yani.

Bir köşede katlanmış duran kıyafetlerimi oturana kadar farketmemiştim. Kıyafetlerimi katlamış adam! Yol geçen hanına dönen evimde, ne olur ne olmaz diye iç çamaşırlarımı aralarından seçip aldığım için kendime aferin demeyi ihmal etmedim.

'Zahmet etmeseydin.' dedim ama iyi ki de etmiş, yoksa o çamaşırların içinde üç gün daha döner döner dururdum. Sonra evin tozuna bulandıklarında bir daha yıkardım. Belki de yıkamaz, öyle giyerdim. Bu da yirmi dördüncü yaşımın getirisi, kararsızlık.

'Biraz zahmet oldu ama çay yaptın o kadar.' dedi Ege.

'Misa-'

'Misafirliğin kısası makbul, çayımı içip kalkacağım.' dediğinde başımı salladım.

'Olur.' dedim.

Kimseye yalvaracak değiliz bu saatten sonra, yarından sonra ve sonsuza kadar. Gidene kapı, sapı, asfalt, artık ne isterse.

Küstü mü acaba Ahu?

Ege'nin bana küsmeye hakkı olmadığına kanaat ettiğimde, bir yudum aldım çayımdan. Uzun zamandır içmeyince özlediğimi farkettim. Canınızı sıkmak istemem ama beni çaydan soğutan hayat size ne yapmaz, bir düşünün isterseniz.

Çayını içer içmez kalktıp gitti kendileri. Sever gitmeyi.

Bir demlik çayı kendi başıma bitirip, yattım uyudum.

Uyumak güzeldir.

En azından rüyalara aldanırız, insanlara değil.

🎈

SONRA SEN GÜLDÜN (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin