Merhaba,
Biraz hareketlenelim :)
İsimler kafanızı karıştırmasın diye çoğu kişiden 'öğrenci' olarak bahsettim. (isim bulmaya üşendiğim için, bkz. enişteye hâlâ enişte diyoruz:)
Bölüm şarkısını koymaya utandım, kardeşim helikopter :D:D
Uzunca bir bölüm, keyifli okumalar 🧡
🎈
Ölüm kapımızı çaldığında, dünyanın en güzel veya en iyi insanı olmamızın bir önemi kalmadığını biliyordum. Bilmiyor gibi yapmak işime gelse de, hayat bunu unutturmaya izin vermiyordu. Tıpkı bugün olduğu gibi.
Kelebek teyzenin evine ulaşmamız bir saate yakın sürmüştü. Teoman yol boyunca beni teselli etmek için elinden geleni yapmasına rağmen, tepkilerimde tek bir hareketlilik yoktu. Aksine ben onu teselli ediyor gibiydim daha çok. Sakindim.
Ölüm dediğin nedir ki gülüm, ben senin için yaşamayı göze almışım gibi replikler geçiyordu zihnimin içindeki sıra dağlardan. Yaşamak ölümden daha korkunç değil mi sizce de? Bence öyle.
Haydar amcayı pek sevmezdim, Allah biliyor, siz de bilirsiniz. O vakit öldüğünde, hiç üzülmemiştim. Bizde yalan yok.
Hamdi amcayla ise çok kısa bir süre vakit geçirebilmiştik. O hastaneden taburcu olduktan hemen sonra, bir de geçtiğimiz yıl evlerine gelmiştim ziyarete. Sürekli görüşmüyorduk ama üç ayda bir arardı, ben hayırsızın tekiyim aklımdan geçerdi ama aramazdım.
O aradığında ise, keyifle sinirlendirirdim. Kelebek teyze telefonu elinden alıp, doktorun verdiği diyete uymadığından şikayet ederdi. Şekeri, kolesterolü, tansiyonu hepsi sınırdaydı ama dikkat etmiyordu işte.
Yemeyi seviyordu, hayatı seviyordu. En çok kelebek teyzeyi seviyordu. Kelebek teyze onun yokluğunda ne yapıyordu yedi gündür kim bilir? Telaştan arayıp, haber veremediğini söylemişti telefonda. Böyle durumlarda ne hissedildiğini bile bilmiyordum.
Binanın önünde, Hamdi amcanın adını görünce zile bastı Teoman. Kapının otomatiği açıldıktan sonra içeri girdik, asansörü çağırdı.
'Çıkınca haber ver, alırım seni istersen. Eve bırakırım.' dedi asansörün kapısını açıp içeri girmemi beklerken. Ona başımı sallayıp ikinci kata çıktım tek başıma. Evden çok uzaktaydım, taksi çok yazardı. Otobüs saatler sürerdi. Bu durumda bile bunlar geçiyordu aklımdan.
'Keşke daha çok gelseydim' diye düşünmem gerekiyordu belki. Bir gün önce bahçede babamlara 'Acabalarla yaşanmıyor.' demiştim ya, 'Keşkelerle de yaşanmıyor.' Bu yüzden, 'İyi ki daha sık gelmemişim' diye geçirdim içimden. Daha çok gelseydim, daha çok görseydim, daha çok bağlansaydım, daha daha zor olurdu. Ne zor olurdu bilmiyorum ama muhakkak bir şeyler zor olurdu.
Unutmak mı Ahu?
Belki unutmak olabilir. Çok vakit geçirince, unutmak daha uzun sürüyor sanırım. Bilmiyorum, bilmek istemiyorum.
Kapıda bekleyen Kelebek teyze kollarını açtı ben daha asansörden iner inmez. Kucağında kayboldum, bana sarıldı, boynumda ağladı, ağladı... Öylece bekledim. Ağlarken civciv gibi ses çıkartıyordu.
Üzerime sümük değdi mi diye düşünsem de, Kelebek teyzenin canı sağolsun dedim kendi kendime.
'Gel, yavrum. Geç, sen bana bakma.' diye içeri çekti beni nihayetinde biraz kendine geldiğinde. Kelebek teyzenin yanında parmak kız kadar kalıyordum, içeri çekince biraz hızı sarıldım ama neyse ki düşmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONRA SEN GÜLDÜN (Tamamlandı)
UmorismoHayat yapbozundaki eksik parçayı arayan Ahu'nun güldüren hikayesi 🐟 Büyüyoruz ve bu umrumuzda değil. 🎈