116. Bölüm - Güneşli Günler

3.1K 436 417
                                    

Bacımlar,

Ufuk benim için diğer her karakter gibi ayrı bir yere sahip, ama Ahu ile çarpıştığı günden belliydi sonu...

Ağlamak yok, gülmeli, güneşli günlere :)

Sakin bir bölümle, keyifli okumalar🧡

🎈

İnsan her yenilgiden sonra evine dönermiş.

Ben de evime döndüm.

Ailemin evine.

Merve'nin mezuniyeti sonrası biraz daha yanımda kalma talebini reddettim, eşyalarını toplamasına yardım ettim. Onunla birlikte döndük mahallemize.

Restorandaki işimden ayrıldım.

Belki geçici süre, belki temelli bilmiyorum. Aella teyzem var, yokluğumu aratmıyor diye düşündüm.

Çok bile çalıştım aslında ben. 20 yıl hiç bir şey yapmayan bünyeme göre fazla fazla çalıştım.

'Abla çamaşırları asar mısın?'

'Yoo.' dedim Işık'a kısa bir bakış atarak. Önümdeki şiir kitabına döndüm yeniden.

Işık bana cevap vermeden, çamaşırları sepetten çıkarıp asmaya başladı.

'Komşu? Nasıl gidiyor?'

Duvarın üzerinden başını sarkıtan Uzay'a güldüm. Benim bu halimle eğleniyordu çoğu zaman. Ya da beni eğlendirmeye çalışıyordu.

'Bok gibi. İnsanlar bunu neden okuyor? Bunları okumak kendini bıçaklamak gibi. Hep kahır, hep kahır.' dedim kitabı kapatıp.

Bana ayrılan kutudaki şiir kitaplarını okuyordum bir kaç gündür. Okuduğum her satır, ciğerlerimde hasar bırakıyordu. İnsan bunları okurken hasta olur zaten sigaraya gerek yok ki.

'Ablam, duygusunu katıp okumuyorsun ondan öyle.' dedi Işık bilmiş bir tavırla.

'Sus sus. Yemişim öyle duyguyu, az önce bir cümle okudum ciğerimde, dalağımda kitle oluşmuş olabilir.' dedim yattığım yerden.

Yaz ayına giriş yapmıştık, bahçedeki çardakta uzanıyordum. Evime dönmek iyi gelmişti. Bir ayı geçkin süredir öğrenci evime uğraşmıyordum.

Başlarda bir kaç defa bizimkiler gelmişti, Deniz'i zorla daha önceden planlanmış tatiline göndermesem her gün gelirdi.

Gelip gitmelerin kimseye bir faydası yoktu esasen. Zamana ihtiyacımız vardı hepimizin.

'Ben gidiyorum.' diyerek ayaklandım, güneş tepeye çıkmış cayır cayır yakmaya başlamıştı daha şimdiden.

'Nereye?'

'Duduş'a.'

'Ben de çamaşır asıp geleyim.'

'Boş yer varsa beni de asıver iki dakika.' diyerek güldüm.

Işık babamın beyaz atletine bir mandal taktı, yanından eğilip bana doğru baktı.

'Abla!'

'Tamam be şaka yaptık. Ben gideyim, gelirsin sonra. Şen dulların arasında ne yapacaksan artık.'

'Ablaa!'

'Ben de seni.' dedim, devamını o anladı.

Evden çıkıp ağır ağır yürürken,  çok yol yürümüş olmamın farkındalığı ve yorgunluğu vardı üzerimde.

Şiir adamı bir daha görmeme ihtimal bile olmaması canımı yakıyordu. Buna rağmen onun adına mutlu olduğumu kendime saklıyordum. Canı yanmıyordu artık, acı çekmiyordu. Öyle olmasını umuyordum.

SONRA SEN GÜLDÜN (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin