Selam,
Kısacık bir şey söyleyeceğim. Bu hastalık konusunu uzatmak istemiyorum. Aramızda kendi ya da yakını yaşamış olanlar olabilir. Gülmelik hikayemizin maksadı değişmesin, kimseyi üzmeyelim.
Aslında yazmak istediğim, araştırdığım bazı yerler vardı ama vazgeçtim o kısımlardan.
Size zaman akışı hızlı gelirse, sebebi önemsemediğimden değil yukarıda belirttiğim durum, bilin istedim.
Bir de, bir önceki bölümlerde alıntı yaptığım kısmı da ekledim, tarihleri karıştıran olduğu için. İsteyen okumadan geçebilir :)
Keyifli okumalar😘
🎈
Nisan yağmurları damla damla yağarken, pencerenin önünde oturmuş dışarıyı izleyen Merve'ye arkamı döndüm ve bacağımın birini kiremit rengi, kareli baklava desenleri olan koltuğun tepesine kaldırıp orada öylece bıraktım.
Oturma odamızın sokağa bakan camında yağmuru, güneşi ve mahalle kavgaları izlemeyi adet haline getirmiştik taşındığımızdan bu yana.
Bir önceki evim bahçe içinde olduğundan, gündeme biraz daha geç ulaşıyorduk haliyle. Burası iyiydi, Onur'suz Onur'a da kaptırmamıştım şimdilik.
Koltuğa sarılıyormuşum gibi duran bir görüntüm olsa da, bu pozisyon çok rahat geldiği için iyice yayıldım.
'Ahu, uyuma kalk. Onur'lara çaya gideceğiz. Soner de gelecek.' dedi Merve uyuma pozisyonu aldığımı farkettiği saniye. Biraz uyusaydım, öyle farketseydi keşke.
Onur çok uzakta değil, sokağın diğer ucunda, kirada oturuyordu. Kirayı Halide teyzelerin ödediğini bütün mahalle biliyordu, siz de bilin.
'Soner'le git Meri. Uyumak istiyorum, daha fazla ve daha fazla uyumak.' diyerek iyice sokuldum koltuğun koynuna.
Ya işte... Anca koltuk, çekyat, kanepe.
Çiftler sarılırken, ağaca sarılan görseldeki yalnız sap benim ama böylesi de güzel. Canım koltuk.
'Hava alırsın biraz. Çatladın iş okul derken.'
'Uyku bütün çatlaklarımı kapatır, valla bak.'
Merve'ye arkam dönüktü ama gözlerini devirip camdan dışarı bakmaya devam ettiğini, cevap vermemesinden anladım. Tekrar uyumayı denedim, uyku ne güzel şey dostlar, bilir misiniz? İnsanın içini ısıtır.
Uyudum mu? Uyumadım.
Uykular haram oldu, gençliğim talan oldu.
Yol geçen hanı olan evimin kapısı çalmaya başladı. Hem zile basıp hem kapımın tokmağını çalan zat-ı muhterem kişiyi boğazlayıp, hayatımın geri kalanını dört duvar arasında geçirmeye karar verip kalktım. Merve bile inanamadı kalkıp kapıyı açmaya gidiyor oluşuma.
Ben artık kararımı verdim. Dışarısı hain, dışarısı zalim doluydu. Mapusta en azından bütün gün yatabilirdim. Yemek derdi yoktu, harika değil mi?
Kapıyı açtığım gibi, az önce seri katil olmaya kararlı bakışlarım düzeldi ve ağzım şaşkınlıkla açıldı.
'Ya Deniiiz!' diyerek cevap vermesine fırsat bırakmadan üzerine atladım ve sarıldım.
'Salak, nereden çıktın?'
'Dur, dur balım geçeyim de anlatacağım.' dedi Deniz gülerek. İki aylık yokluğu öyle zor gelmişti ki, Haziran'a kadar nasıl dayanacağımı düşünürken karşımda görmeyi beklemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONRA SEN GÜLDÜN (Tamamlandı)
فكاهةHayat yapbozundaki eksik parçayı arayan Ahu'nun güldüren hikayesi 🐟 Büyüyoruz ve bu umrumuzda değil. 🎈